• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

11. Koleksiyonluk Resim ve Hat Müzayedesi

11. Online Müzayede'de yer alan tüm resimler kurumumuz güvencesinde olup Yüksek Ressam/Restoratör BAYRAM KARŞİT tarafından ekspertiz edilip onaylanmıştır.

11. Online Müzayede 30 Haziran ÇARŞAMBA günü saat 21:00'dan itibaren CANLI olarak devam edecektir.  Her lotun ekranda kalma süresi 30 saniyedir. Lotlar sıra ile satışa çıkacak ve son 10 saniyede teklif gelmesi halinde her lot 20 saniye daha uzayacaktır.

Lot: 104 » Resim

AYETULLAH SÜMER (1905-1979)

Peyzaj. "İstanbul". İmzalı, ahşap üzeri yağlıboya, 40x60 cm.

“1905 yılında İzmir'de doğan Ayetullah Sümer, ilk ve orta öğrenimini bu şehirde gerçekleştirdikten sonra 1925 yılında Fransa’ya giderek Marsilya Ticaret Okulu'nda eğitimine devam etmiştir. Marsilya’da eğitimine devam ederken resim ile ilgilenmeye başlayan Sümer, 1927’de İzmir’e dönene kadar Marsilya Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'nda Théophile Bérengier’in resim atölyesine devam etmiştir. 1928 yılında İzmir Türk Ocağında ilk kişisel sergisini açan Sümer, burada tamamen sanatla ilgilenmeye karar verir. Aynı yıl devlet bursu alarak Paris'e gider.

Paris'te bulunduğu süre içerisinde Baudin'in atölyesinde fresk üzerine çalışmalar yapmıştır. 1929 yılında Türkiye’de Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği'nin kurulmasına öncülük eden Sümer, 1933’te Türkiye’ye dönene kadar geçen süreçte Paris’te dört sergi açmıştır. Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul’a yerleşen sanatçı, 1938’de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde fresk atölyesi kurarak 1971'de emekli olana kadar burada eğitim vermeye devam etmiştir.

1979 yılında İstanbul'da hayatını kaybeden Sümer, 1983'te "Akademinin Kuruluşunun 100. Yılı" kutlamaları kapsamında "Osman Hamdi Onur Ödülü'ne değer bulunmuştur. Ayetullah Sümer'in, başta Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nde olmak üzere, resmi ve özel koleksiyonlarda pek çok eseri bulunmaktadır.”

Detaylar
Lot: 107 » Resim

SELAHATTİN TEOMAN (1901-1980)

"Çengelköy Sahilleri". İmzalı. Tuval üzeri yağlıboya. 1974 tarihli. 55x65 cm.

"1920 yılında İstanbul Öğretmen Okulu’ndan mezun olan Selahattin Teoman, Şevket Dağ ve Halil Paşa denetiminde resim çalışmaları yaptı. 1954 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Ali Avni Çelebi Atölyesi’ne devam etti. Güzel Sanatlar Birliği’ne üye oldu. Rumelihisarı Müzesi’nde müdürlük görevinde bulundu. İzlenimci anlayışa dayalı peyzajlarıyla tanınan ressamın eserleri arasında, özellikle 1914 Kuşağı ressamlarında tipikleşen Boğaziçi resimleri geleneğini sürdüren tabloları önemli yer tutar. Sanatçı ayrıca, İstanbul görünümleri  ve Topkapı Sarayı’ndan enteriyörler de çalışmıştır. 1980 yılında ABD’de vefat etmiştir. "

Detaylar
Lot: 108 » Resim

SELAHATTİN TEOMAN (1901-1980)

"İstanbul'da Bir Sokak" . İmzalı. Tuval üzeri yağlıboya (duralite marufle). 33x29 cm.

"1920 yılında İstanbul Öğretmen Okulu’ndan mezun olan Selahattin Teoman, Şevket Dağ ve Halil Paşa denetiminde resim çalışmaları yaptı. 1954 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Ali Avni Çelebi Atölyesi’ne devam etti. Güzel Sanatlar Birliği’ne üye oldu. Rumelihisarı Müzesi’nde müdürlük görevinde bulundu. İzlenimci anlayışa dayalı peyzajlarıyla tanınan ressamın eserleri arasında, özellikle 1914 Kuşağı ressamlarında tipikleşen Boğaziçi resimleri geleneğini sürdüren tabloları önemli yer tutar. Sanatçı ayrıca, İstanbul görünümleri  ve Topkapı Sarayı’ndan enteriyörler de çalışmıştır. 1980 yılında ABD’de vefat etmiştir. "

Detaylar
Lot: 109 » Resim

SELAHATTİN TEOMAN (1901-1980)

"Hisar", imzalı, tuval üzeri yağlıboya (ahşapa marufle), 26x35 cm.

"1920 yılında İstanbul Öğretmen Okulu’ndan mezun olan Selahattin Teoman, Şevket Dağ ve Halil Paşa denetiminde resim çalışmaları yaptı. 1954 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Ali Avni Çelebi Atölyesi’ne devam etti. Güzel Sanatlar Birliği’ne üye oldu. Rumelihisarı Müzesi’nde müdürlük görevinde bulundu. İzlenimci anlayışa dayalı peyzajlarıyla tanınan ressamın eserleri arasında, özellikle 1914 Kuşağı ressamlarında tipikleşen Boğaziçi resimleri geleneğini sürdüren tabloları önemli yer tutar. Sanatçı ayrıca, İstanbul görünümleri  ve Topkapı Sarayı’ndan enteriyörler de çalışmıştır. 1980 yılında ABD’de vefat etmiştir. "

Detaylar
Lot: 126 » Resim

EDİP HAKKI KÖSEOĞLU (1904-1991)

"Laleler", imzalı, duralit üzeri yağlıboya, 58x42 cm.
*Yüksek Ressam / Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

"1877-1878 Osmanlı – Rus savaşı sırasında Filibe’den gelerek Istanbul’a yerleşmiş bir ailenin oğludur. Önce Frerler Mektebi’ne devam etti. Aynı okulda arkadaşları Fikret Mualla ve Hadi Bara idi. Nümune Mektebi ve Kadıköy Sultanisi’ni bitirdikten sonra Sanayi-i Nefise Mektebi’ne (Güzel Sanatlar Akademisi) girerek İbrahim Çallı'nın yanında çalıştı. 1927’de Akademi’yi bitirerek devlet hesabına gittiği Fransa’da Arts et Metiers’de dekorasyon ve fresk öğrenimi gördü. Andre Lhote atölyesinde sanat eğitimini geliştirdi. Paul Dumas fabrikasında, duvar kâğıdı ve kumaş desenleri üstünde çalıştı.

1932’de yurda dönünce Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne öğretim üyesi olarak atandı. 1968’de bu görevinden emekli oldu. Devlet sergilerine ve bazı karma sergilere katılan sanatçı, uzun süre kişisel sergi düzenlemedi. 1976’da İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin girişimiyle bütün dönemlerini kapsayan geniş bir sergisi yapıldı. 1977 ve 1979’da gene İstanbul’da yağlı boya, guaş ve suluboya resimlerini içeren iki ayrı sergisi daha düzenlendi. 1978’de Chicago’da açılan bir grup sergisinde yapıtlarına yer verildi. Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği’ne katıldı.

1943’te düzenlenen 5. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde beş yapıtının yanı sıra İshak Hoca adlı tablosuyla birincilik ödülünü kazandı. Sanatçının başlıca yapıtları yurt içinde İstanbul ve Ankara Resim ve Heykel müzelerinde, Emniyet Sandığı, Akbank, Yapı ve Kredi Bankası, İş Bankası ve Ankara Devlet Kitaplığı koleksiyonlarında yurt dışındaysa A.B.D., Fransa, İngiltere ve İsveç’teki özel koleksiyonlarda yer almaktadır.

Edip Hakkı Köseoğlu’nun sanatı, ilk dönemlerinden bu yana. yarı akademik, yarı empresyonist bir öğretinin biçimlendirdiği ödün vermeyen ilkelerden ayrılmamıştır. Çizgi ve anatomik etüt sağlamlığı, yumuşak bir renk anlayışıyla zorlamasız bir ortamda birleşmiş, insan ve doğa sevgisinin yönlendirdiği bir resim anlayışı, geleneksel atölye disiplininin öngördüğü ciddi bir araştırma doğrultusunda günümüze kadar uzanmıştır. Istanbul’un yaşamını, çevre özelliklerini, insan ilişkilerini konu aldığı resimlerinde, eleştirel gerçekçi bir eğilim, ironik öğeler eşliğinde yansıtılır. Bu anlayışı kendine özgü bir biçem oluşturmasına neden olmuştur.

Detaylar
Lot: 127 » Resim

NECDET KALAY (1932-1986)

"Natürmort". İmzalı. 1985 tarihli. 50x40 cm. Duralit üzeri yağlıboya.

"1932 yılında İstanbul’da doğan ve İzlenimci Türk Resim Sanatı’nda kendine özgü bir yeri olan Necdet Kalay ilk çalışmalarına heykeltıraş Faruk Morel ve ressam Şeref Akdik ile başladı.  Şeref Akdik ile desen temelini sağlamlaştıran sanatçı, ilerleyen yıllarda Hasan Vecih Bereketoğlu ve Hikmet Onat ile birlikte doğada, açıkhavada çalıştı. 1954-1957 seneleri arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne konuk öğrenci olarak devam eden sanatçının eserleri, 1960 yılından itibaren yurt içinde başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere Mersin, Diyarbakır, Trabzon; yurtdışında İsviçre, ABD, Belçika, Fransa, Almanya, İngiltere ve Irak gibi birçok ülkedeki sanat faaliyetlerinde yer aldı.

1970’li yıllarda özgün üslubunu oluşturan Kalay, fonda, figürlerde ve motiflerde uyguladığı soyutlama ve stilizasyonlarda, renk kontrastlarıyla özgün bir üsluba kavuşmuştur. İstanbul peyzajları, Haliç ve kıyı görünümleri, Anadolu’nun kırsal kesimlerine ait peyzajlar, Safranbolu, Bursa ve Bodrum evleri ressamın belli temalarındandır. Cumhuriyet’in 50. yılında açılan yarışmada başarı ödülü kazanan Necdet Kalay’ın İzmir, Armara, Arsonuwal, Paris Müzeleri’nde, Unesco’da, New York Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği’nde, NATO Temsilcilikleri’nde, Londra, Paris, Pekin, Belgrad Büyükelçilikleri’nde yurtiçi ve yurtdışındaki çeşitli özel koleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır. "

Detaylar
Lot: 129 » Resim

ADİL DOĞANÇAY (1900-1990)

"Natürmort". İmzalı. Tuval üzeri yağlıboya. 50x40 cm.

"1900 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Tüccar Ali Bey’dir. Eyüp Askeri Rüştiyesi’nde Binbaşı Şerif Renkgörür’den, Harita Mektebi’nde ise Diyarbakırlı Tahsin’den resim dersleri alan Adil Doğançay, asker ressamlar kuşağının son üyelerindendir. Topografya subayı olması nedeniyle Anadolu’nun pek çok yerini gezen ressam, eserlerinin çoğunu bu geziler sırasında açık havada üretmiştir. Başta DRHS’ler olmak üzere, Emekli Ressam Subaylar, Haritacı Subaylar, Güzel Sanatlar Birliği ve Türkiye ressamlar Cemiyeti’nin sergilerine katıldı. Bir ara Amerika’ya gitti, oradaki sanat akımlarını yakından izledi, çalışmalarda bulundu.

Ağırlıklı olarak tuval üzerine yağlıboya çalışan ressam, İzlenimci üslupta manzaralar, deniz peyzajları ve natürmortlar gerçekleştirmiştir. Önceleri detaya inerek realist çizgi izleyen sanatçı, daha sonraları empresyonist bir anlayışa yönelerek yağlı boya tekniğiyle kır ve deniz manzaraları üretti. Sanat yaşamı boyunca Devlet Resim Heykel Müzesi, Emekli Ressam Subaylar Derneği, Haritacı Subaylar Birliği, Güzel Sanatlar Birliği ve Türkiye Ressamlar Cemiyeti’nin düzenlediği sergilere resim veren Adil Doğançay’ın yapıtlarının bir bölümü oğlu ressam Burhan Doğançay tarafından 2004 yılında İstanbul’da kurulan Doğançay Müzesi’nde sergilenmektedir."

Detaylar
Lot: 134 » Resim

EDİP HAKKI KÖSEOĞLU (1904-1990)

"Portre", imzalı, ahşap üzeri yağlıboya, 35x30 cm

"1877-1878 Osmanlı – Rus savaşı sırasında Filibe’den gelerek Istanbul’a yerleşmiş bir ailenin oğludur. Önce Frerler Mektebi’ne devam etti. Aynı okulda arkadaşları Fikret Mualla ve Hadi Bara idi. Nümune Mektebi ve Kadıköy Sultanisi’ni bitirdikten sonra Sanayi-i Nefise Mektebi’ne (Güzel Sanatlar Akademisi) girerek İbrahim Çallı'nın yanında çalıştı. 1927’de Akademi’yi bitirerek devlet hesabına gittiği Fransa’da Arts et Metiers’de dekorasyon ve fresk öğrenimi gördü. Andre Lhote atölyesinde sanat eğitimini geliştirdi. Paul Dumas fabrikasında, duvar kâğıdı ve kumaş desenleri üstünde çalıştı.

1932’de yurda dönünce Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne öğretim üyesi olarak atandı. 1968’de bu görevinden emekli oldu. Devlet sergilerine ve bazı karma sergilere katılan sanatçı, uzun süre kişisel sergi düzenlemedi. 1976’da İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin girişimiyle bütün dönemlerini kapsayan geniş bir sergisi yapıldı. 1977 ve 1979’da gene İstanbul’da yağlı boya, guaş ve suluboya resimlerini içeren iki ayrı sergisi daha düzenlendi. 1978’de Chicago’da açılan bir grup sergisinde yapıtlarına yer verildi. Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği’ne katıldı.

1943’te düzenlenen 5. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde beş yapıtının yanı sıra İshak Hoca adlı tablosuyla birincilik ödülünü kazandı. Sanatçının başlıca yapıtları yurt içinde İstanbul ve Ankara Resim ve Heykel müzelerinde, Emniyet Sandığı, Akbank, Yapı ve Kredi Bankası, İş Bankası ve Ankara Devlet Kitaplığı koleksiyonlarında yurt dışındaysa A.B.D., Fransa, İngiltere ve İsveç’teki özel koleksiyonlarda yer almaktadır.

Edip Hakkı Köseoğlu’nun sanatı, ilk dönemlerinden bu yana. yarı akademik, yarı empresyonist bir öğretinin biçimlendirdiği ödün vermeyen ilkelerden ayrılmamıştır. Çizgi ve anatomik etüt sağlamlığı, yumuşak bir renk anlayışıyla zorlamasız bir ortamda birleşmiş, insan ve doğa sevgisinin yönlendirdiği bir resim anlayışı, geleneksel atölye disiplininin öngördüğü ciddi bir araştırma doğrultusunda günümüze kadar uzanmıştır. Istanbul’un yaşamını, çevre özelliklerini, insan ilişkilerini konu aldığı resimlerinde, eleştirel gerçekçi bir eğilim, ironik öğeler eşliğinde yansıtılır. Bu anlayışı kendine özgü bir biçem oluşturmasına neden olmuştur.

Detaylar
Lot: 137 » Hat

ALİ TOY

Celi Talik Ayet-i Kerime, imzalı, "Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz", Hicri 1422/Miladi 2002 tarihli, 35x37 cm

"1960 senesinde Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde dünyaya geldi. Tavşanlı Tunçbilek Lisesi’nden mezun olduktan sonra eğitimine İstanbul Teknik Üniversitesi'nde devam etti. Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. Yüksek lisansını Yıldız Üniversitesi’nde Röleve-Restorasyon dalında tamamladı. Öğrencilik yıllarında hat sanatına ilgi duymaya başlayan Toy, 1985 senesinde Prof. Dr. Ali Alparslan ile tanışarak talik hat üzerine dersler aldı. Talik hattan 1988 senesinde icazet alan Toy, 1988-1992 yılları arasında rika, divâni ve celi divâni hatları çalıştı. Hocası Prof. Dr. Ali Alparslan ile olan beraberlikleri, hocanın vefatı olan 2006 senesine kadar devam eden Toy’un hat eğitimi tam 21 sene sürdü.

Ali Toy; talik, divâni, celi divâni ve rika hatlarından başka şikeste, küfi ve mağribi hatları da araştırarak bu hatların birkaçından karma tasarımlar yazdı. Her çeşit klasik hattı, modern hattı ve çizgiyi eserlerinde başarıyla kullanan Toy’un yazdığı modern hatlar, mimarlık ve klasik hat eğitiminin kesişmesi sonucu ortaya çıkan eserlerdir. Ayrıca klasik hat tasarımlarında ve yeni arayışlarda Toy’un mimarlığının etkisi büyüktür. Yurt içinde ve yurt dışında birçok sergiye katılan ve 28 şahsi sergi açan Toy, IRCICA’nın düzenlediği 4 ayrı yarışmadan 6 ödül aldı. Çalışmalarını İstanbul’daki atölyesinde sürdüren ve özellikle talik, divâni ve modern hat eserleriyle dikkat çeken Ali Toy, modern hatlarda mimari tasarım bilgisi ve temel geometrik çizgileri kullanmaktadır.

 2017 yılında "Geleneksel sanatların yeni nesil sanatçılar eliyle tekrar fark edildiği bir dönemde, olgunluk çağında modern mimari ile hat sanatını aynı güzellikte buluşturmayı başarması, tasarımlarındaki kendine has yalın, etkili ve dengeli üslubuyla geleneksel hat sanatımıza bir bakıma yeniden can suyu vermesi" sebebiyle 'Geleneksel Sanatlar' dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verildi."

Detaylar
Lot: 143 » Hat

SUFİZADE HASAN VEFA (ö.1922)

Talik hat ile Muallim Naci Naat-ı Şerifi yazılı, imzalı, Hicri 1313/ Miladi 1896 tarihli, 60x90 cm. Meşhur hattatın sanat kalitesi yüksek, dev ebatlı , nadir ve yüksek kondüsyonlu müzelik bir eseridir.

"Arz-ı ta’zîm eylemez mi âlem-i imkân sana

Arz-ı ta’zîm etti Allah-ı azîmü’ş-şân sana

 

Nûr-ı îmândır nücûmundan dem-â-dem berk uran

Âsmân etmiş hezârân kalb ile îmân sana

 

Fazl-ı bî-pâyânının bürhân-ı bî-pâyânı var

Var mı ulviyyât içinde olmayan bürhân sana

 

 Hüsn-i Kur’ân’ı görür insân olur hayrân sana

Dest-i kudretle yazılmış hilyedir Kur’ân sana

 

 Dil esîrin olduğu günden beri âzâdedir

Mâsivâya bağlanır mı bağlanan vicdân sana"

 

"Sofîzâde Hasan Vefâ Efendi, Hâlvetî Târikatı’nın Sünbülî şubesinin meşâyihinden olup Kocamustafapaşa civârındaki Hacı Evhâd Tekkesi’nin post-nişîni idi. H. 1336/M. 1918’den sonra vefât ederek, mezkur tekkenin hazîresine defnedilmişse de mezarı mevcud değildir."

Detaylar
Lot: 144 » Hat

YEDİKULELİ SEYYİD ABDULLAH (1670-1731)

Sülüs Nesih Kıta. İmzalı. Hadis-i Şerif yazılı. 17.yüzyıl. 23x31 cm.

"Samatya’daki İmrahor Cami’nin imâmı Seyyid Hasan Hâşimî Efendi’nin oğlu olarak 1670 yılında Yedikule’de dünyaya geldi. İlk yazı derslerini almış olduğu babasının 1687 yılındaki vefatı üzerine, peder-mânend usulüyle görevini devraldı. Babasının vasiyeti üzerine meşkine Hâfız Osman’dan devam ederek, dört yıl da ondan meşk aldı. 1690 yılında, hocasının “İşte Seyyid Çelebi budur! benden güzel yazar.” şeklindeki medh ü senâsı ile mezun oldu.

Kısa zamanda sergilediği kudret ile Hâfız Osman’ın şivesini daha da mükemmel hâle getirerek, deyim yerindeyse “hâfız-ı sânî” haline gelen Yedikuleli Seyyid Abdullah Efendi, hocasının tavsiyesi üzerine bir müddet Şehzâde Ahmed’in meşk hocalığını yaptı. Şehzadenin cülusundan sonra saraya da nüfuz etmeye başladı ve H. 1120/M. 1708-1709’da Sakazâde Mustafa Efendi’nin vefâtı üzerine, Sultan 3. Ahmed’in iradesiyle Topkapı Sarayı hatt-ı ta’lik muallimliğine tayin edildi.

Haftada bir gün sarayda ve bir günde Yedikule’deki hanesinde talebeye meşk veren, diğer zamanında da İmrahor Cami’nin imâmetini yapan Yedikuleli Seyyid Abdullah Efendi, bu hal üzere iken 10 Eylül 1731 tarihinde vefât etti. Eyüp Bahâriyesi’nde Şâh Sultan Tekkesi’nin karşısındaki mezarlığa defnedildi.

Detaylar
Lot: 145 » Hat

MUSTAFA HALİM ÖZYAZICI (1898-1964)

Sülüs Nesih Kıta. İmzalı. H.1367 / m.1947 tarihli. 34x42 cm. "Nebi (sav) şöyle buyurdu: Bazı insanlar Allah'ın malına haksız şekilde üşüşüyorlar. Onlar kıyamette ateşe gireceklerdir." Meşhur hattatın yazı kalitesi yüksek, muhteşem kondüsyonda koleksiyonluk bir eseridir

"Biz yazılarına hayranlıkla seyrederken sık sık tekrarladığı bir söz vardı: “Ufak tefek, kara kuru gördün de, beni Karamürsel sepeti mi sandın?”

Hakîkāten öyleydi. Hâline tavrına baksanız ummazdınız. Maddî refâhı çok yerinde olduğu hâlde yiyemezdi, giyemezdi. Yanlızlığın verdiği bir derbederlik içerisindeydi. Bu muydu o “âyetü’n-min-âyetillah” sanatkâr. Ancak yazarken görünce onu Karamürsel sepeti değil, hüsnühat bağından derlenmiş en nâdîde meyvelerle dolu bir hüner sepeti olduğunu anlardınız...

Hüsnühattın her nev’ini sür’atle ve suhûletle yazardı. ‘Kamış kalem’ denilen o nârin güzel, merhûmun ma’rifet dolu parmaklarına râm olmuşdu. Hele celî yazıda böyle sür’ate mâlik bir hattat, “celînin alemdârı Mustafa Râkım da dâhil görülmemişdir!” dersek, mübâlağa sayılmaz. Kubbe yazılarında, kendi boyundan uzun elifleri, lâmları rahatlıkla çekerken onu seyretmek bir zevkdi. Kubbe ve kuşak yazısı olarak en çok eser vermiş hattatımız Hâlim Hoca’dır. Bir sûreyi, verilen ölçüye göre, sıkışıklık yapmadan istif etmek ve istediği yerde bitirmek, ona mahsus ilâhî bir mevhîbedir. Müsveddesi yokdu. Zihninde tefekkür istifi yapar, onu kömür kalemi ile kâğıda öylece istif eder ve celî kalemini alıp hemen yazmağa başlardı.

Ahârlı kâğıda mürekkeple yazdıklarını tashih etmesi de bir ömürdü. İstiflerin arasını dili veya parmağı ile temizlemesine, doğrusu şaşardık. Bu sebeple eski eserleri de aslına uygun bir şekilde tamir eder, tamamlardı."

Detaylar
Lot: 146 » Hat

MUSTAFA HALİM ÖZYAZICI (1898-1964)

Sülüs Nesih Kıta. 35x40 cm. Ketebeli. Sülüs ilk ve son satırda ebced tekerlemesi, ortadaki iki nesih satır yazıda Kaside-i Bürde'nin ilk dört satırı yazılı. Meşhur hattatın yazı kalitesi yüksek, muhteşem kondüsyonda koleksiyonluk bir eseridir.

"Biz yazılarına hayranlıkla seyrederken sık sık tekrarladığı bir söz vardı: “Ufak tefek, kara kuru gördün de, beni Karamürsel sepeti mi sandın?”

Hakîkāten öyleydi. Hâline tavrına baksanız ummazdınız. Maddî refâhı çok yerinde olduğu hâlde yiyemezdi, giyemezdi. Yanlızlığın verdiği bir derbederlik içerisindeydi. Bu muydu o “âyetü’n-min-âyetillah” sanatkâr. Ancak yazarken görünce onu Karamürsel sepeti değil, hüsnühat bağından derlenmiş en nâdîde meyvelerle dolu bir hüner sepeti olduğunu anlardınız...

Hüsnühattın her nev’ini sür’atle ve suhûletle yazardı. ‘Kamış kalem’ denilen o nârin güzel, merhûmun ma’rifet dolu parmaklarına râm olmuşdu. Hele celî yazıda böyle sür’ate mâlik bir hattat, “celînin alemdârı Mustafa Râkım da dâhil görülmemişdir!” dersek, mübâlağa sayılmaz. Kubbe yazılarında, kendi boyundan uzun elifleri, lâmları rahatlıkla çekerken onu seyretmek bir zevkdi. Kubbe ve kuşak yazısı olarak en çok eser vermiş hattatımız Hâlim Hoca’dır. Bir sûreyi, verilen ölçüye göre, sıkışıklık yapmadan istif etmek ve istediği yerde bitirmek, ona mahsus ilâhî bir mevhîbedir. Müsveddesi yokdu. Zihninde tefekkür istifi yapar, onu kömür kalemi ile kâğıda öylece istif eder ve celî kalemini alıp hemen yazmağa başlardı.

Ahârlı kâğıda mürekkeple yazdıklarını tashih etmesi de bir ömürdü. İstiflerin arasını dili veya parmağı ile temizlemesine, doğrusu şaşardık. Bu sebeple eski eserleri de aslına uygun bir şekilde tamir eder, tamamlardı."

Detaylar
Lot: 147 » Hat

HASAN SIRRI EFENDİ (1836-1907)

Kufi Levha, "Allah'ın yardımı üzerine olsun" yazılı, imzalı, 28x40 cm

"Süleymâniye müderrislerinden Beypazarlı Mehmed Emîn Efendi’nin oğlu olup H. 1252/M. 1836-1837 yılında Yeniköy’de doğdu. Oradaki ibtidâî mektebde okurken Kur’an’ı hıfzetdi. Yine oradaki Ra’ufî Dergâhı şeyhi Mehmed Emîn Efendi’den yazı meşkederek icâzet aldı. Musikî dersleri aldığı Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den istifâde ile hüsn-i hatta maharet kazandı.

Eğitimini tamamladıktan sonra Ahkâm-ı Adliyye Nezâreti kâtiblerinden olarak senelerce devam etti. Daha sonra Meclis-i Ticâret İcrâ Dairesi’ne nakledildi ve icrâ memurluğuna kadar yükseldi. Sağlık sorunları nedeniyle emekliye sevkedildikten birkaç sene sonra 1325 yılının Şa’bân(Eylül-1907) ayında vefât etti. Rumelihisarı Kabristanı’nda medfun bulunan annesinin ve kızının yanına defnolundu. Naaşı daha sonra Yenikapı Mevlevîhânesi kabristanına  nakledilmiştir.

Detaylar
Lot: 148 » Hat

CEVAD HURAN (d.1979)

Celi Sülüs İstif. "Hadis-i Şerif" yazılı. "Şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenlere olacaktır." Ketebeli. Hicri 1425 tarihli. 60x120 cm

Detaylar
Lot: 149 » Hat

MAHMUD BEDREDDİN YAZIR (1895-1952)

Celi Talik Levha, imzalı, 36x88 cm. "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi". Levhanın etrafındaki ebrular Necmeddin Okyay'a aittir. Ebadı, kondüsyonu ve sanat kalitesi ile müzelik bir eserdir.

"Son derece zekî biri olan Mahmud Yazır’ın, ilim ve fenne bir hayli yatkın olduğunu ağabeyinin ifâdelerinden öğrenmekteyiz. Hatta biraz da kendini kastederek, “iyi bir hocanın eline düşmediğini” dahi itiraf etmiştir. İslâm-Türk Ansiklopedisi ve İslâm Nuru gibi neşriyâtlardaki makaleleri ile dînî ilimlerdeki kudretini göstermişse de, daha ziyâde Osmanlıca okumalarına ilişkin Eski Yazıları Okuma Anahtarı ve Siyâkat Yazısı adlı çalışmaları ile tanınmıştır. Ahmed Kudsî Efendi’nin Hidâyetü’l-mürtâb fî Fezâ‘ili’l-ashâb adlı eserine yapmış olduğu terceme ise basılmamıştır.

Tamamlamağa ömrünün vefâ etmediği Medeniyet Alemi’nde Yazı ve İslâm Medeniyeti’nde Kalem Güzeli adlı eseri ise Uğur Derman’ın editörlüğünde 1972 ilâ 1989 seneleri arasında 3 cilt hâlinde basılmıştır. Türk hat san‘atının en önemli kaynak eserlerinden biri olan bu müstesna eserini, ağabeyinden başlayıp Nûr-ı Osmâniye Medresesi’ndeki meşkhânede Bakkal Ârif Efendi’nin mahdumu Mustafa Râkım Unan’dan devam ettiği hat çalışmalarına borçlu olan Mahmud Yazır, vefâtına kadar Hatîb Ömer Vasfî ve Mısır’a gidene kadar da Azîz Rıfâ’î’den istifâde etmişti. Hatt-ı ta'liki ise Hulusi Yazgan'dan öğrenmiştir.

Ağabeyinin Hak Dini, Kur‘ân Dili adlı tefsîrinin mushâf metnini fevkalade nesih hattıyla temize çekmiş olan Mahmud Yazır’ın müzelerde ve özel koleksiyonlarda levhâ halindeki yazıları da mevcuttur. Ayrıca Fâtih’teki İskender Paşa Cami’nin ta’lik ve celî yazıları, Ankara Kağnıpazarı’ndaki mescidin cümle hutûtu ile Bahçelievler Cami’nin kubbesindeki İhlâs Sûresi de ona aittir." (Kaynak: ketebe.org / İsmail Orman)

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 5
sonraki