• Cancel
    Filter
Filter

13. Koleksiyonluk Resim ve Hat Müzayedesi

13. Online Müzayede'de yer alan tüm eserler kurumumuz güvencesinde olup, resim ekspertizleri  Yüksek Ressam / Restoratör BAYRAM KARŞİT tarafından yapılmıştır.

13. Online Müzayede 26 Eylül PAZAR günü saat 15:00'dan itibaren CANLI olarak devam edecektir.  Her lotun ekranda kalma süresi 30 saniyedir. Lotlar sıra ile satışa çıkacak ve son 10 saniyede teklif gelmesi halinde her lot 20 saniye daha uzayacaktır.

Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra 15 (on beş) iş günüdür, ödemelerde o günkü "TC Merkez Bankası" döviz kuru esas alınır. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir,aksi halde  hukuki işlem başlatılır ve cezai şartlar uygulanır.

Sayın koleksiyoner ve sanatseverler, eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. İlgilendiğiniz eserler ile ilgili olarak +905321715331no'lu telefondan bilgi alabilir, Hüsrev Gerede Caddesi no: 52/2 Teşvikiye'deki adresimizde eserleri yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.

Lot: 51 » Hat

MEHMED TAHİR EFENDİ (ö.1845)

Celi Sülüs Levha. Ketebeli. 34x41 cm. Hud Suresi 88.ayet yazılı. "Başarım Ancak Allahtandır. Ona Güvenir Ona Yönelirim." Nadir bulunur, sanat değeri yüksek , müzelik bir eserdir.

"Seyyid Ahmed Efendi'nin oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Tahsîli ve Mahmud Celâleddîn Efendi’ye ne zaman bağlandığı ve icâzet aldığı hakkında bir bilgi yoktur. Hâkkâkzâde hattı ile muhârrer Tezkîre-i Hattâtîn’de beyân edildiği üzere “celî yazıda üstâdına fâ’ik” olduğundan, şehzâdelik zamanında Sultan Abdülmecîd’e hüsn-i hat dersleri vermiş ve cülûsundan sonra da “mu‘allim-i hatt-ı sultânî” ünvânını elde ettiği gibi, Nur-ı Osmaniye Cami’nin hitabet hizmetine tayin edilmiştir. Bu hal üzere iken H. 1262/M. 1846'da vefat ederek, Eyüp’te, Kırkmerdiven mevki’nde Hâkim Kutbeddîn Mektebi civârına defnedilmiştir. Ancak bugün mezartaşı mevcut değildir.

Details
Lot: 53 » Hat

İMÂD EL-HASENÎ (1553-1616)

Talik Kıta, 33x21 cm, imzalı. "Ebu Said El-Hayr Rubai'si yazılı" NOT: Eser dünyaca ünlü Sotheby's "Islamic Art" Müzayede'sinden alınmış olup yazı kalitesi, kondüsyonu ve nadiriyeti ile müzelik bir eserdir.

"Kaynaklarda, kendisi gibi usta bir hattat olan Ali Rızâ-yi Abbâsî’nin etkisiyle şahın İmâd’dan giderek uzaklaştığı, geceleri yazı yazarken elinde şamdan tutarak Ali Rızâ’ya yardımcı olmasının İmâd’ı gücendirdiği nakledilmektedir. Bu dönemde yazdığı şiirlerle şaha ve etrafındakilere serzenişte bulunan İmâd’ın zamanla şahla arası açıldı. Şahın İmâd’dan Şâhnâme’yi istinsah etmesini istediği, İmâd’ın bu emre karşı lâkayt davranmasının şahı rencide ettiği de rivayet edilmektedir. Uzunca bir süre devam eden bu sürtüşmeler nihayet İmâd’ın öldürülmesiyle son buldu.

İmâd’ın cenazesi şahın emriyle yapılan büyük bir törenle kaldırıldı. Ölümü İran, Hint ve Osmanlı ülkesinde üzüntüye sebep oldu. Bâbürlü Hükümdarı Cihangir’in, İmâd’ın katli münasebetiyle tertip ettiği dinî bir toplantıda, “Eğer İmâd’ı bana diri olarak verselerdi ağırlığınca mücevher verirdim” dediği rivayet edilir.

İmâd yazılarında önceleri Mîr Ali Herevî’yi taklit etti. Onu taklit ederek yazdığı, halen Tahran’da Kitâbhâne-i Saltanatî’de bulunan Münâcât-ı Emîrü’l-Mü’minîn Alî İbn Ebî-Tâlib adlı eser bu tesiri açık şekilde ortaya koymaktadır. Tebriz’e gittikten sonra Baba Şah’ın kıtalarından istifade ederek sanatını ilerleten İmâd, 1014 (1605) yılından itibaren Mîr Ali Herevî’nin yazılarındaki istikrar ve sağlamlıkla Baba Şah’ın yazılarındaki tatlılık ve yumuşaklığı birleştirip kendi üslûbunu ortaya koydu. 

İmâd’dan sonra hiçbir hattat onun harflerin en, boy, çanak, küp, keşîde ve bağlantılarında, satır anlayışında ortaya koyduğu kurallara yeni bir şey ilâve edememiştir. Kaçarlar’dan Nâsırüddin Şah zamanında yaşamış olan Muhammed Rızâ Kelhûr keşîdeleri kısaltmak, dal, râ ve “vav”ları küçük ve harflerin gövdelerini kalın yazmak suretiyle bir değişiklik yapmış ve bu değişiklik bir yenilik gibi görülmüşse de bu üslûp yaygın kabul görmemiştir. Bugün bazıları bu üslûbu celî nesta‘likte kullanmakla beraber genellikle İran’da İmâd’ın üslûbu tercih edilmektedir." (Ali Alparslan / Diyanet İslam Ansiklopedisi, 22, s. 171)

Details
Lot: 54 » Hat

MEHMED VASFİ EFENDİ

Tarih: Hicri 1289 / Miladi 1872. Ketebeli. Celî Sülüs hat ile şiir yazılıdır. 34x45 cm. Orijinal çerçevesi içerisinde. *Muhteşem güzellikte yazısı, yezhibi ve kondüsyonu ile koleksiyonluk bir eserdir. Çerçeveli Ebat: 48x59 cm

"Alem kaldırsa bir yerde kaçan sultân-ı Bismillâh
Olur lâhûtiyân ârâyîş-i dîvân-ı Bismillâh
Sırât-ı Müstakîm'i anla hatt-ı istivâsından
Varır Allâh'a toğrı menhec-i âsân-ı Bismillâh"

Details
Lot: 55 » Hat

MUSTAFA HALİM ÖZYAZICI (1898-1964)

Sülüs Nesih Hadis-i Şerif yazılı. Hicri 1367 / m.1947 tarihli. İmzalı. 32x43 cm (Hicri 1362 tarihli Mehmed Nuri Efendi hattından naklen yazılı). Meşhur hattatın sanat değeri yüksek, yazı kalitesi ve kondüsyon bakımından koleksiyonluk bir eseridir.

"Lokmayı küçük alıp çok çiğnemek sünnettendir."

"Resulullah sav şöyle buyurdular: Müminin ferasetinden çekinin çünkü o Allah'ın nuru ile bakar."

 

"Biz yazılarına hayranlıkla seyrederken sık sık tekrarladığı bir söz vardı: “Ufak tefek, kara kuru gördün de, beni Karamürsel sepeti mi sandın?”

Hakîkāten öyleydi. Hâline tavrına baksanız ummazdınız. Maddî refâhı çok yerinde olduğu hâlde yiyemezdi, giyemezdi. Yanlızlığın verdiği bir derbederlik içerisindeydi. Bu muydu o “âyetü’n-min-âyetillah” sanatkâr. Ancak yazarken görünce onu Karamürsel sepeti değil, hüsnühat bağından derlenmiş en nâdîde meyvelerle dolu bir hüner sepeti olduğunu anlardınız...

Hüsnühattın her nev’ini sür’atle ve suhûletle yazardı. ‘Kamış kalem’ denilen o nârin güzel, merhûmun ma’rifet dolu parmaklarına râm olmuşdu. Hele celî yazıda böyle sür’ate mâlik bir hattat, “celînin alemdârı Mustafa Râkım da dâhil görülmemişdir!” dersek, mübâlağa sayılmaz. Kubbe yazılarında, kendi boyundan uzun elifleri, lâmları rahatlıkla çekerken onu seyretmek bir zevkdi. Kubbe ve kuşak yazısı olarak en çok eser vermiş hattatımız Hâlim Hoca’dır. Bir sûreyi, verilen ölçüye göre, sıkışıklık yapmadan istif etmek ve istediği yerde bitirmek, ona mahsus ilâhî bir mevhîbedir. Müsveddesi yokdu. Zihninde tefekkür istifi yapar, onu kömür kalemi ile kâğıda öylece istif eder ve celî kalemini alıp hemen yazmağa başlardı.

Ahârlı kâğıda mürekkeple yazdıklarını tashih etmesi de bir ömürdü. İstiflerin arasını dili veya parmağı ile temizlemesine, doğrusu şaşardık. Bu sebeple eski eserleri de aslına uygun bir şekilde tamir eder, tamamlardı."

Details
Lot: 56 » Hat

MUSTAFA HALİM ÖZYAZICI (1898-1964)

Sülüs Nesih Kıta. İmzalı. 35 x 40 cm. Hicri 1367 / m. 1947 tarihli. "Rabbi Yessir Duası ve Hurufat Meşki" yazılı. Meşhur hattatın sanat değeri yüksek, yazı kalitesi ve kondüsyon bakımından koleksiyonluk bir eseridir.

"Biz yazılarına hayranlıkla seyrederken sık sık tekrarladığı bir söz vardı: “Ufak tefek, kara kuru gördün de, beni Karamürsel sepeti mi sandın?”

Hakîkāten öyleydi. Hâline tavrına baksanız ummazdınız. Maddî refâhı çok yerinde olduğu hâlde yiyemezdi, giyemezdi. Yanlızlığın verdiği bir derbederlik içerisindeydi. Bu muydu o “âyetü’n-min-âyetillah” sanatkâr. Ancak yazarken görünce onu Karamürsel sepeti değil, hüsnühat bağından derlenmiş en nâdîde meyvelerle dolu bir hüner sepeti olduğunu anlardınız...

Hüsnühattın her nev’ini sür’atle ve suhûletle yazardı. ‘Kamış kalem’ denilen o nârin güzel, merhûmun ma’rifet dolu parmaklarına râm olmuşdu. Hele celî yazıda böyle sür’ate mâlik bir hattat, “celînin alemdârı Mustafa Râkım da dâhil görülmemişdir!” dersek, mübâlağa sayılmaz. Kubbe yazılarında, kendi boyundan uzun elifleri, lâmları rahatlıkla çekerken onu seyretmek bir zevkdi. Kubbe ve kuşak yazısı olarak en çok eser vermiş hattatımız Hâlim Hoca’dır. Bir sûreyi, verilen ölçüye göre, sıkışıklık yapmadan istif etmek ve istediği yerde bitirmek, ona mahsus ilâhî bir mevhîbedir. Müsveddesi yokdu. Zihninde tefekkür istifi yapar, onu kömür kalemi ile kâğıda öylece istif eder ve celî kalemini alıp hemen yazmağa başlardı.

Ahârlı kâğıda mürekkeple yazdıklarını tashih etmesi de bir ömürdü. İstiflerin arasını dili veya parmağı ile temizlemesine, doğrusu şaşardık. Bu sebeple eski eserleri de aslına uygun bir şekilde tamir eder, tamamlardı."

Details
Lot: 61 » Resim

OSMAN ASAF ( 1868-1938)

"Fenerbahçe". Eski Türkçe imzalı. Arkası ithaflı ve imzalı. Karton üzeri yağllıboya. 41x14 cm. Dönem çerçevesi içerisinde. (Çerçeveli Ebat: 55x28 cm)

*Yüksek Ressam / Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

"1868 yılında Saraybosna'da doğdu. 1889 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi'ni bitirmiş ilk resim öğrencilerinden biridir. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti kurucularındandır. Yurt dışında eğitim gördü. Daha çok empresyonist türde eserler verdi. Zengin bir renk paletine sahip yağlı boya ve guaj çalışmaları ile tanınır.

Osmanlı İmparatorluğu ile Batı arasındaki karşılıklı etkileşimin en yoğun olduğu dönem, hiç şüphesiz ki 19. yüzyıldır. Bu dönemde, Askeri okulların ders programlarına, perspektif dersinin alındığı görülür. Askeri öğrencilerin, teknik kabiliyetini yükseltmek amacı güdülerek verilen perspektif dersleri, resme üçüncü boyutun ve derinlik arayışınının girmesini, -dolaylı da olsa- etkiler. Fotoğraftan ya da kartpostaldan kopyalama yoluyla başlayan manzara resimlerinin oluşumu da işte bu süreç içinde değerlendirilir. 1883 yılında Osman Hamdi Bey’in Sanayi-i Nefise Mektebi’ni kurmasıyla birlikte ise Türk sanatı daha bilinçli bir yol izlemeye başlar. Sanat ortamının oluştuğu ve ressamlar tarafından, yoğunlukla manzara resimlerinin yapıldığı bu dönemde; açık havada manzara resmi yapan ve İstanbul’u ele aldığı resimleriyle dikkat çeken bir sanatçı da; Osman Asaf Bora’dır.

Osman Asaf Bora, şehrin kalabalık yerlerini değil, sessiz, sakin yerlerini betimlemeyi tercih etmiştir. Sanatçı, sarayların, köşklerin cazibesini bir kenara atıp, sıradan mekanlara yönelmiştir. Genellikle resmini yapmış olduğu dar sokaklarda figürle çok fazla karşılaşmayız. Eserlerinde, Arnavut kaldırımlı sokakları, eski ahşap evleri, camileri, çeşmeleri görürüz. Asaf, kimi resimlerinde ise ıssız deniz, kır görünümlerini verir.

Osman Asaf’ın manzaralarında odaklandığı öğeler arasında ağaçlar ve dereler azımsanamayacak kadardır. Bu resimler sanatçının titiz, duyarlığı ve kişiliğini gözler önüne sermektedir. Çalışmalarında mavi, mor ve kahve tonlarının yanı sıra sarı tonlarına da ağırlıklı olarak yer vermiştir. Bu tür kompozisyonlarında ışık ve gölgeyi nesnelerin üç boyutlu yapılarını ortaya çıkaracak şekilde değerlendirmiştir. Ayrıca, atmosfer değişikliklerinin gösterilmesinin de önemli olduğu bu resimlerde arka planda dağ, orman, deniz ve yelkenli öğelerine yer vermiştir. Eğer bu tür eserlerinde figür bulunuyorsa giyim kuşam özellikleri bakımından, ‘Osmanlı’ karakterini ifade eden betimlere yönelmiştir. apıtlarını incelediğimizde resim sanatının hemen hemen bütün teknikleri ve türleri üzerine çalışan sanatçının, manzara (peyzaj) çalışmalarının yoğunlukta olduğu görülmektedir. Ressamlığı profesyonel bir uğraş olarak görmeyen bir geleneğin alçak gönüllü üyelerinden biri olan Asaf Bora’nın, yaptığı eserleri, sevdiği kişilere, eşe dosta vermeyi tercih etmiş olduğu bilinmektedir. Ülkenin savaş ve yokluklar içinde geçen en sarsıcı döneminde bile; resim yapma tutkusunu sürdürmüştür. "

Details
Lot: 62 » Resim

OSMAN ASAF ( 1868-1938)

"İstanbul". Arkasında ithaf ve eski Türkçe imzası bulunmaktadır. Karton üzeri yağlıboya. 41x14 cm. Dönem çerçevesi içerisinde.(Çerçeveli Ebat: 55x28 cm)

*Yüksek Ressam / Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

"1868 yılında Saraybosna'da doğdu. 1889 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi'ni bitirmiş ilk resim öğrencilerinden biridir. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti kurucularındandır. Yurt dışında eğitim gördü. Daha çok empresyonist türde eserler verdi. Zengin bir renk paletine sahip yağlı boya ve guaj çalışmaları ile tanınır.

Osmanlı İmparatorluğu ile Batı arasındaki karşılıklı etkileşimin en yoğun olduğu dönem, hiç şüphesiz ki 19. yüzyıldır. Bu dönemde, Askeri okulların ders programlarına, perspektif dersinin alındığı görülür. Askeri öğrencilerin, teknik kabiliyetini yükseltmek amacı güdülerek verilen perspektif dersleri, resme üçüncü boyutun ve derinlik arayışınının girmesini, -dolaylı da olsa- etkiler. Fotoğraftan ya da kartpostaldan kopyalama yoluyla başlayan manzara resimlerinin oluşumu da işte bu süreç içinde değerlendirilir. 1883 yılında Osman Hamdi Bey’in Sanayi-i Nefise Mektebi’ni kurmasıyla birlikte ise Türk sanatı daha bilinçli bir yol izlemeye başlar. Sanat ortamının oluştuğu ve ressamlar tarafından, yoğunlukla manzara resimlerinin yapıldığı bu dönemde; açık havada manzara resmi yapan ve İstanbul’u ele aldığı resimleriyle dikkat çeken bir sanatçı da; Osman Asaf Bora’dır.

Osman Asaf Bora, şehrin kalabalık yerlerini değil, sessiz, sakin yerlerini betimlemeyi tercih etmiştir. Sanatçı, sarayların, köşklerin cazibesini bir kenara atıp, sıradan mekanlara yönelmiştir. Genellikle resmini yapmış olduğu dar sokaklarda figürle çok fazla karşılaşmayız. Eserlerinde, Arnavut kaldırımlı sokakları, eski ahşap evleri, camileri, çeşmeleri görürüz. Asaf, kimi resimlerinde ise ıssız deniz, kır görünümlerini verir.

Osman Asaf’ın manzaralarında odaklandığı öğeler arasında ağaçlar ve dereler azımsanamayacak kadardır. Bu resimler sanatçının titiz, duyarlığı ve kişiliğini gözler önüne sermektedir. Çalışmalarında mavi, mor ve kahve tonlarının yanı sıra sarı tonlarına da ağırlıklı olarak yer vermiştir. Bu tür kompozisyonlarında ışık ve gölgeyi nesnelerin üç boyutlu yapılarını ortaya çıkaracak şekilde değerlendirmiştir. Ayrıca, atmosfer değişikliklerinin gösterilmesinin de önemli olduğu bu resimlerde arka planda dağ, orman, deniz ve yelkenli öğelerine yer vermiştir. Eğer bu tür eserlerinde figür bulunuyorsa giyim kuşam özellikleri bakımından, ‘Osmanlı’ karakterini ifade eden betimlere yönelmiştir. apıtlarını incelediğimizde resim sanatının hemen hemen bütün teknikleri ve türleri üzerine çalışan sanatçının, manzara (peyzaj) çalışmalarının yoğunlukta olduğu görülmektedir. Ressamlığı profesyonel bir uğraş olarak görmeyen bir geleneğin alçak gönüllü üyelerinden biri olan Asaf Bora’nın, yaptığı eserleri, sevdiği kişilere, eşe dosta vermeyi tercih etmiş olduğu bilinmektedir. Ülkenin savaş ve yokluklar içinde geçen en sarsıcı döneminde bile; resim yapma tutkusunu sürdürmüştür. "

Details
Lot: 68 » Resim

AVNİ LİFİJ (1886-1927)

"Savarona'dan Görünüm". Eski Türkçe imzalı. Tuval üzeri yağlıboya. 24 x 34.5 cm. *Yüksek Ressam / Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

"1906 yılında Hüseyin Avni Lifij, Fransızca öğretmeni İskender Ferit Bey sayesinde Ayasofya'da mimari çizimler yapmakta olan Fransız mimar Henri Prost ile tanışır. Henri Prost, resimlerini Müze Müdürü Osman Hamdi Beye götürmesini önerince Pipolu Otoportre adlı resmini Osman Hamdi Bey’e götürüp göstermiştir.  Bu sırada Osman Hamdi Bey,   İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Müdürü ve Güzel Sanatlar Akademisi adını alacak olan mektebin de başındadır. Avni Lifij’in tamamen doğal bir yetenek ve amatör bir ruhla yaptığı bu resmi beğenen Osman Hamdi Bey, bundan sonra yaptığı resimleri kendisine göstermesini ister.

1908’de Osman Hamdi Bey’in Paris’e göndermek istediği öğrenci adayları listesinde, Hüseyin Avni Lifij’in de adı ve “Pipolu Otoportre resmi vardır.  Bu resim Abdülmecid Efendi’nin beğenisine sunulur."Kadehli-Pipolu Otorportre" sayesinde yurtdışında yetkin bir sanat eğitiminin, Avrupa'nın ve başarılı bir sanat hayatının kapıları Avni Lifij'e açılacaktır. 

Nihayetinde Abdülmecid Efendi’nin de onayı ile Hüseyin Avni’ye Avrupa’nın kapıları açılmış olur.  Bir yıl kadar Sanayi-I Nefise’de süren bir eğitimden sonra 1909 yılında Paris’e giderek “I’Ecole Nationale Speciale des Beaux-Art”dan kurları izleme belgesi alarak Cormon Atölyesi’nde resim çalışmalarına başlar. Bu atölyede kendisinden önce gelen veya sonra gelip kayıt olan  İbrahim Çallı, Feyhaman Duran  ,  Hikmet Onat,  Nazmi Ziya Güran ,  Namık İsmail gibi  ressamlarla birlikte Paris’te birçok faaliyetlerde bulunur. Cormnon’un atölyesine gelen Türk Ressamlarının pek çoğu izlenimci bir ressam olmaya meylederlerken kendisi daha çok simgeci ressamlara ilgi duymaya başlar.  Bu nedenle Ressam Guillonnet ve Andre Lecomte Du Noüy ile dostluk kurarak serbest zamanlarında atölyelerine devam etti.

1912’de Paris’ten İstanbul’a dönmek zorunda kalmış ve İstanbul Sultanisi (İstanbul Erkek Lisesi)’nde resim öğretmeni olarak görev yapmaya başlamıştır.  İki yıl sonra  I. Dünya Savaşı çöıkmış Paris’te kalan diğer Türk ressamların  hepsi de yurda geri dönmüşler ve   Osmanlı Ressamlar Cemiyetini kurmuşlardır. Üstelik  Paris’te eğitim gören bu ressamlar  1914 Çallı Kuşağı (Türk İzlenimcileri) olarak adlandırılacaklar ve H. A. Lifij de bu ressamlar içinde en yetenekli olanlardan birisi olarak dikkatleri çekeceklerdir.   

1915'te Kandili İnas Sultanisi (Kandilli Kız Lisesi)'nde Fransızca öğretmenliği yapar. Paris’te Louvre Müzesi’nde Luca Giordano’nun “Mars ile Venüs” tablosunun Lifij tarafından yapılan kopyasının da bulunduğu koleksiyon Güzel Sanatlar Okulu’nda toplanarak; 1915 Ekim ayında sergilenir. 1916 yılı ilkbaharında 1. Galatasaraylılar Yurdu Resim Sergisi’ne iki resmi ile katılır. 1917 sonbaharında İstanbul'da Galatasaraylılar Yurdunda açılan "Savaş Resimleri ve Diğerleri" Sergisi'ne, 20 resim ile katılmıştır.

Bu sırada Enver Paşa’nın teşviki ile kurulan Şişli Atölyesine de resimler yaparak katılır. Şişli’de kurulan atölyede, Namık İsmail ve dönemin diğer ressamları,  İbrahim Çallı, Feyhaman Duran  ,  Hikmet Onat,  Nazmi Ziya Güran ,  Hüseyin Avni Lifij,  Sami Yetik',   Şevket Dağ,  Mehmet Ruhi Arel, Ali Sami Boyar gibi sanatçılar savaş konulu resimler yapmak üzere görevlendirilirler.  Hüseyin Avni’de Şişli Atölyesi denilen bu atölyede savaş konulu bir çok resim yapacaktır.

Details
Lot: 70 » Resim

MAİDE AREL (1907-1997)

"Natürmort". İmzalı. Karton üzeri yağlıboya. 44x32 cm. *Ordinaryüs Profesör Sıddık Sami Onar Koleksiyonu

1907 yılında İstanbul'da doğdu.  İstanbul Güzel Sanatşar Akademisinde Nazmi Ziya ve Hikmet Onat Atölyelerinden ders aldı. 1930 yılında Akademi'den mezun oldu. 1935'te ressam Şemsi Arel evlendi. Eşinin resim öğretmenliği yaptığı Erzincan'da  Fransızca ve müzik öğretmenliği yaptı.

1948'de Ankara Halkevi'nin açtığı yarışmada ikincilik ödülü kazandı. Eşiyle birlikte Paris'e giderek Andre Lhote , Fernand Leger ve Jean Metzinger Atölyelerine devam etti. İlk kişisel sergisini Paris'ten döndükten sonra 1951 yılında eşi ile birlikte İstanbul'da Beyoğlu Fransız Konsoloshanesi Salonu'nda açtı. 1956'da eşi Şemsi Arel ile yurt resimleri yapmak üzere Hatay'a giderek TBMM için bu ili görüntüleyen resimler yaptı.

Kendisinin de görev aldığı Uluslararası Sanat Eleştiricileri Kongresi'nin 1954'te İstanbul'da düzenlenmesi nedeniyle açılan sergiye, 1957 yılındaki Edinburgh Festivali'ne katıldı. 1959'da eşi ile Paris’te ortak bir sergi düzenledi. 1960 yılında Kadın Haklarını Koruma Derneği'nin sanat kolu sergisini Paris'e taşıdı ve 1964'te "Arte Moderne" müzesinde açılan "Clup İnternational Feminen" yıllık sergisinde "Türk Hamamı" adlı eseriyle bronz madalya kazandı."Çiftetelli" adlı eseri 1974 yılında Fransa'da Wichy Bienali'nde Uluslararası Büyük Ödül'e, 11. Clermont-Ferrand Çağdaş Sanat Sergisi'nde Kent Özel Ödülü'ne layık görüldü.

İlk dönem resimlerine peyzajlarla başlayan sanatçı, Avrupa'dan döndükten sonra soyutlamaya yöneldi. Sanat hayatı boyunca herhangi bir topluluğa bağlı kalmaksızın üslubunu geliştirdi. Resimlerinde insan figürlerini stilize ederken, kübizm felsefesinden yararlanmış fakat kompozisyonlarını geometrik soyutlama anlayışı ile yorumladı.Özel koleksiyon ve müzelerde eserleri bulunmaktadır.

Details
Lot: 73 » Resim

İBRAHİM SAFİ (1898-1983)

"Cihangir". İmzalı. Karton üzeri yağlıboya. 34 x 45 cm. *Yüksek Ressam / Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

Çerçeveli Ebat: 54 x 65 cm

* Ünlü ressamın şahane güzellikte , sanat kalitesi yüksek , koleksiyonluk bir eseridir.

Details
Lot: 79 » Resim

HAMİT GÖRELE (1903-1980)

"Natürmort". Tuval üzerine yağlıboya. 64 x 50 cm. İmzalı. *Sanatçının muhteşem güzellikte, sanat kalitesi yüksek, koleksiyonluk bir eseridir.
Çerçeveli Ebat: 94x80 cm

*Yüksek Ressam / Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

*Söz konusu eser,  06.05.2007 tarihli Antik A.Ş müzayedesinde 20.370 Dolar'a  alıcı bulmuştur.

Details
Lot: 84 » Resim

MEHMET ALİ LAGA (1878-1947)

"Büyükada'dan". İmzalı. Mukavva üzeri yağlıboya. 36 x 44 cm.

*Yüksek Ressam / Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

Çerçeveli Ebat : 52 x 60 cm

Details
Lot: 85 » Resim

HASAN VECİH BEREKETOĞLU (1895-1971)

"Natürmort". İmzalı. Duralit üzeri yağlıboya. 37x55 cm.

*Yüksek Ressam / Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

"Türk İzlenimcileri olarak tanınan 1914 Kuşağı ressamlarındandır. İstanbul’da Hukuk Fakültesi’nde öğrenim gören sanatçı, resim sanatına olan ilgisi sonucu Galatasaray Sergileri’ne de eser vermeye başlamış ve bu sergilerde Halil Paşa’nın ilgisini çekerek ilk resim derslerini 1916- 1920 yılları arasında Halil Paşa’dan almıştır. 1922 yılında Paris’e giderek Julian Akademisi’ne devam etmiştir. İstanbul’a döndükten sonra bir süre Halkevleri Güzel Sanatlar Bölümü başkanlığı görevini yürüten Bereketoğlu, eşinin 1943 yılındaki ölümünden sonra Ankara’ya yerleşerek 1943-1950 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Dairesi müdürlüğü yapmıştır. 1950 yılında tekrar İstanbul’a dönen sanatçı, burada 1968 yılına kadar Güzel Sanatlar Birliği yöneticisi olarak çalışmıştır.

Yapıtlarında diğer 1914 Kuşağı sanatçılarına nazaran daha soluk renkleri tercih etmiş, özellikle bej ve gri tonlarını sıklıkla kullanmıştır. İlk sergisini 1922 yılında Rodos’ta açan ressam, daha sonra Ankara ve İstanbul’daki çok sayıda karma sergiye katılmıştır. O günkü adıyla Türk Ressamlar Cemiyeti’nin Galatasaray’da ve Ankara’da açtığı sergilere en çok eserle katılan sanatçı Bereketoğlu olmuştur. Sanatçının evinin bulunduğu Caddebostan Yıldız Sokağı’nın ismi ölümünden sonra H. V. Bereketoğlu olarak değiştirilmiştir."

Details
Lot: 91 » Hat

ALİ TOY (d.1960)

Celi Divani Allah yazılı. Ketebeli. Hicri 1427/Miladi 2006 tarihli.33x28 cm. Muhteşem tezhibi ve sanat kalitesi ile koleksiyonluk bir eserdir.

"1960 senesinde Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde dünyaya geldi. Tavşanlı Tunçbilek Lisesi’nden mezun olduktan sonra eğitimine İstanbul Teknik Üniversitesi'nde devam etti. Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. Yüksek lisansını Yıldız Üniversitesi’nde Röleve-Restorasyon dalında tamamladı. Öğrencilik yıllarında hat sanatına ilgi duymaya başlayan Toy, 1985 senesinde Prof. Dr. Ali Alparslan ile tanışarak talik hat üzerine dersler aldı. Talik hattan 1988 senesinde icazet alan Toy, 1988-1992 yılları arasında rika, divâni ve celi divâni hatları çalıştı. Hocası Prof. Dr. Ali Alparslan ile olan beraberlikleri, hocanın vefatı olan 2006 senesine kadar devam eden Toy’un hat eğitimi tam 21 sene sürdü.

Ali Toy; talik, divâni, celi divâni ve rika hatlarından başka şikeste, küfi ve mağribi hatları da araştırarak bu hatların birkaçından karma tasarımlar yazdı. Her çeşit klasik hattı, modern hattı ve çizgiyi eserlerinde başarıyla kullanan Toy’un yazdığı modern hatlar, mimarlık ve klasik hat eğitiminin kesişmesi sonucu ortaya çıkan eserlerdir. Ayrıca klasik hat tasarımlarında ve yeni arayışlarda Toy’un mimarlığının etkisi büyüktür. Yurt içinde ve yurt dışında birçok sergiye katılan ve 28 şahsi sergi açan Toy, IRCICA’nın düzenlediği 4 ayrı yarışmadan 6 ödül aldı. Çalışmalarını İstanbul’daki atölyesinde sürdüren ve özellikle talik, divâni ve modern hat eserleriyle dikkat çeken Ali Toy, modern hatlarda mimari tasarım bilgisi ve temel geometrik çizgileri kullanmaktadır.

 2017 yılında "Geleneksel sanatların yeni nesil sanatçılar eliyle tekrar fark edildiği bir dönemde, olgunluk çağında modern mimari ile hat sanatını aynı güzellikte buluşturmayı başarması, tasarımlarındaki kendine has yalın, etkili ve dengeli üslubuyla geleneksel hat sanatımıza bir bakıma yeniden can suyu vermesi" sebebiyle 'Geleneksel Sanatlar' dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verildi."

Details
Lot: 92 » Hat

ALİ TOY (d.1960)

"Edeb Ya Hu". İmzalı. 2006 tarihli. 30 x 70 cm.
(Çerçeveli Ebat: 38x78 cm)

"1960 senesinde Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde dünyaya geldi. Tavşanlı Tunçbilek Lisesi’nden mezun olduktan sonra eğitimine İstanbul Teknik Üniversitesi'nde devam etti. Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. Yüksek lisansını Yıldız Üniversitesi’nde Röleve-Restorasyon dalında tamamladı. Öğrencilik yıllarında hat sanatına ilgi duymaya başlayan Toy, 1985 senesinde Prof. Dr. Ali Alparslan ile tanışarak talik hat üzerine dersler aldı. Talik hattan 1988 senesinde icazet alan Toy, 1988-1992 yılları arasında rika, divâni ve celi divâni hatları çalıştı. Hocası Prof. Dr. Ali Alparslan ile olan beraberlikleri, hocanın vefatı olan 2006 senesine kadar devam eden Toy’un hat eğitimi tam 21 sene sürdü.

Ali Toy; talik, divâni, celi divâni ve rika hatlarından başka şikeste, küfi ve mağribi hatları da araştırarak bu hatların birkaçından karma tasarımlar yazdı. Her çeşit klasik hattı, modern hattı ve çizgiyi eserlerinde başarıyla kullanan Toy’un yazdığı modern hatlar, mimarlık ve klasik hat eğitiminin kesişmesi sonucu ortaya çıkan eserlerdir. Ayrıca klasik hat tasarımlarında ve yeni arayışlarda Toy’un mimarlığının etkisi büyüktür. Yurt içinde ve yurt dışında birçok sergiye katılan ve 28 şahsi sergi açan Toy, IRCICA’nın düzenlediği 4 ayrı yarışmadan 6 ödül aldı. Çalışmalarını İstanbul’daki atölyesinde sürdüren ve özellikle talik, divâni ve modern hat eserleriyle dikkat çeken Ali Toy, modern hatlarda mimari tasarım bilgisi ve temel geometrik çizgileri kullanmaktadır.

 2017 yılında "Geleneksel sanatların yeni nesil sanatçılar eliyle tekrar fark edildiği bir dönemde, olgunluk çağında modern mimari ile hat sanatını aynı güzellikte buluşturmayı başarması, tasarımlarındaki kendine has yalın, etkili ve dengeli üslubuyla geleneksel hat sanatımıza bir bakıma yeniden can suyu vermesi" sebebiyle 'Geleneksel Sanatlar' dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verildi."

Details
Lot: 93 » Hat

ALİ TOY (d.1960)

Tuğra formunda "Besmele". İmzalı. Hicri 1418/ Miladi 1997 tarihli. 60x72 cm. ( Çerçeveli: 75 x87 cm) Tezhib: "Emine" imzalı, Hicri 1428/ M.2007 tarihli. Eski dönem. Kondüsyonu, nadiriyeti ve yazı kalitesi itibarı ile koleksiyonluk bir eserdir.

"1960 senesinde Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde dünyaya geldi. Tavşanlı Tunçbilek Lisesi’nden mezun olduktan sonra eğitimine İstanbul Teknik Üniversitesi'nde devam etti. Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. Yüksek lisansını Yıldız Üniversitesi’nde Röleve-Restorasyon dalında tamamladı. Öğrencilik yıllarında hat sanatına ilgi duymaya başlayan Toy, 1985 senesinde Prof. Dr. Ali Alparslan ile tanışarak talik hat üzerine dersler aldı. Talik hattan 1988 senesinde icazet alan Toy, 1988-1992 yılları arasında rika, divâni ve celi divâni hatları çalıştı. Hocası Prof. Dr. Ali Alparslan ile olan beraberlikleri, hocanın vefatı olan 2006 senesine kadar devam eden Toy’un hat eğitimi tam 21 sene sürdü.

Ali Toy; talik, divâni, celi divâni ve rika hatlarından başka şikeste, küfi ve mağribi hatları da araştırarak bu hatların birkaçından karma tasarımlar yazdı. Her çeşit klasik hattı, modern hattı ve çizgiyi eserlerinde başarıyla kullanan Toy’un yazdığı modern hatlar, mimarlık ve klasik hat eğitiminin kesişmesi sonucu ortaya çıkan eserlerdir. Ayrıca klasik hat tasarımlarında ve yeni arayışlarda Toy’un mimarlığının etkisi büyüktür. Yurt içinde ve yurt dışında birçok sergiye katılan ve 28 şahsi sergi açan Toy, IRCICA’nın düzenlediği 4 ayrı yarışmadan 6 ödül aldı. Çalışmalarını İstanbul’daki atölyesinde sürdüren ve özellikle talik, divâni ve modern hat eserleriyle dikkat çeken Ali Toy, modern hatlarda mimari tasarım bilgisi ve temel geometrik çizgileri kullanmaktadır.

 2017 yılında "Geleneksel sanatların yeni nesil sanatçılar eliyle tekrar fark edildiği bir dönemde, olgunluk çağında modern mimari ile hat sanatını aynı güzellikte buluşturmayı başarması, tasarımlarındaki kendine has yalın, etkili ve dengeli üslubuyla geleneksel hat sanatımıza bir bakıma yeniden can suyu vermesi" sebebiyle 'Geleneksel Sanatlar' dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verildi."

Details
Lot: 94 » Hat

AHMED HIFZİ EFENDİ (ö.1767)

Sülüs Nesih Kıta. Ketebeli. Hicri 1171 / Miladi 1757 tarihli. 19x30 cm. Meşhur hattatın yazı kalitesi yüksek , nadir , koleksiyonluk bir eseridir.


"Hz. Ömer’in naklettiğine göre, Hz. Peygamber ve ashabı bir gazve dönüşünde şöyle bir olaya şahit olmuşlardır: Allah Resûlü’nün huzuruna bir gazvenin ardından bir grup esir getirilmişti. Bu esirler arasında bir de kadın vardı. Bu kadıncağız, telaşla diğer esirler arasında kaybettiği yavrusunu aramaktaydı. Derken kendi çocuğunu buldu ve onu kucaklayıp göğsüne bastırdıktan sonra emzirmeye başladı. Bu tablo karşısında Allah Resûlü, yanında bulunanlara “Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına inanır mısınız?” şeklinde bir soru yöneltti.
Oradakiler, ‘Hayır!’ cevabını verdi. Bunun üzerine Rahmet Peygamberi, Rabbimizin kullarına olan rahmetinin genişliğini anlatmak için O’nun kullarına olan rahmetiyle annenin yavrusuna olan rahmetini şöyle bir benzetmeyle dile getirdi: “Bilin ki, Allah’ın kullarına olan rahmeti, bu kadının çocuğuna olan şefkat ve merhametinden daha fazladır.”

"Türk hat san‘atında daha ziyâde İsmail Zühdi Efendi'nin hocası olarak iştihâr etmiş olan Ahmed Hıfzî Efendi’nin terceme-i hâline dâ’ir ma’lûmâtımız mahdûddur. Moralı Mehmed Efendi’nin oğlu olduğu bilinmekteyse de, doğum yeri ve tarihi hakkında bir bilgi yoktur. Muhtemelen Mora’da dünyaya gelmiş ve ibtida’î tahsîlini memleketinde ikmâl eylemiş idi.

Daha sonra medrese tahsîli için İstanbul’a gittiği, bu eyyâmda hüsn-i hatta heves ederek evvelâ Hasırcılar İmâmı Mustafa Efendi’den ve bilâhare Eğrikapılı Mehmed Rasim Efendi'den sülüs ve nesih meşkedib icâzet aldığı bilinmektedir. Hüsn-i hattaki fevkalade kabiliyeti ile hocasının üslûbuna hakkıyla vâkıf olduğundan, teveccühüne de nâ’il olan Ahmed Hıfzî Efendi, son zamanlarında, hocasının bazı öğrencilerine yazı meşketmekle dahi görevlendirilmişti.

Günümüze intikal edebilen âsârından, aklâm-ı sittede Eğrikapılı Mehmed Râsim Efendi’nin teveccühüne bî-hakkın lâyık olduğunu ispât eyleyen Ahmed Hıfzî Efendi’nin, en azından bir mektebin hüsn-i hat mu’allimliğini der-uhde ettiği muhakkak olmakla beraber, kaynaklarda buna ilişkin bir bilgi, ne yazıkki mukayyed değildir.

 

Her halde mâ’işetini hüsn-i hattan çıkaran erbâb-ı ma’ariften olup Türk hattatları meyânında kudretli bir mevki elde etmiş olduğu anlaşılan Ahmed Hıfzî Efendi, H. 20 Rebi’ü’l-ahir 1181/M. 15 Eylül 1767 tarihindeki vefâtını takiben Eğrikapı’da hocasının yanına defnedilmiş ve ömrü boyunca meclisinden ayrılmadığı Mehmed Râsim Efendi’ye âhirette de eşlik etme şerefine nâ’il olmuştur.

Bir hayli tilmizi olduğu nakledilen Ahmed Hıfzî Efendi’nin en meşhur öğrencileri, Mustafa Râkım Efendi’nin ağabeyi İsmâ‘il Zühdî Efendi ile Eğrikapılı Mehmed Râsim Efendi’den intikal eden şâkirdân zümresinden olan Abdülkadir Hamdî Efendi’dir. Bunların hâricinde Rûznâmeci Süleyman Hikmetî Efendi, Mehmed Emîn Efendi ve Kadı Müfid Efendi’nin de ondan mücâz olduğu bilinmektedir. " (Kaynak: İsmail Orman makalesinden alıntıdır.)

Details
Lot: 95 » Hat

ÇAVUŞZADE SEYYİD ALİ EFENDİ (ö.1728)

Sülüs Nesih Kıta. Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifler yazılı. 32x40 cm. Ketebeli. Hicri 1119 / Miladi 1707 tarihli.Ayet: "Başarı Allah'tandır ve O en iyi dosttur" . Tezhib: Mediha Albayrak. Nadiriyeti, yazı kalitesi ve yüksek kondüsyonu ile müzelik bir eserdir.

Ayet: "Başarı Allah'tandır ve O en iyi dosttur" .
Altta nesih satırlarda hadis-i şerif yazılı.

"Birinin şerrinden sakınmak için Allahın adı ile sakının. Bir şey isteyince Allahtan isteyin. O size istediğinizi nasip eder. Sizi biri davet ederse icabet edin."

"Nakîbü'l-eşrâf baş-çavuşu Seyyid Ebûbekir Ağa'nın oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Bu münâsebetle "Çavuşzâde" lâkabı ile tanındı. İsmini Ayasofya Cami’nin kürsü şeyhlerinden Abdülahâd Nurî Efendi koyduğu söylenir. Sülüs ve nesihi Büyük Derviş Alî'den meşkederek icâzet aldı. Eğitimini tamamladıktan sonra Dârü’s-sa’ade Ağası Mehmed Ağa'nın Sultânselîm civârında yaptırdığı caminin müezzini olup senelerce hizmetten sonra ser-müezzinliğe terfi etti. Son yıllarında elden ayaktan düşüp geçimini sağlayamaz hâle gelince, ömrü boyunca toplamış olduğu yazıları Kapudân-ı Deryâ Kaymak Mustafa Paşa'ya hediye etmiş, onun himâyesi sayesinde huzur ve rafaha kavuşmuştur. H. 1140/M. 1728 yılında vefât etmiş ve Edirnekapı'daki Emir Buhârî Tekkesi civârına defnedilmiştir. " (Kaynak: ketebe.org)

Details
Lot: 98 » Hat

ÇIRÇIRLI ALİ (Ö.1902)

Celi Sülüs İstif, imzalı, "Allah'ı hamd ederek O'nu tüm noksanlıklardan tenzih ederim, yüce azamet sahibi Allah'ı tenzih ederim" Ebat: 25*45 cm. Meşhur hattatın yazı kalitesi yüksek, mükemmel kondüsyonda ve müzelik bir eseridir.

"Subhanallahi ve Bihamdihi Subhanallahil Azim" yazılı.

"Hüsn-i hattı Şefîk Bey’den meşketmiş ve Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den de istifade ile celi sülüste zamanın önde gelenlei aasına girmiştir. Bilhassa oluşturduğu terkib ve tertiblerle dikkati çeken Çırçırlı Alî Efendi’nin “Rabbiyessir” istifini gören Kazasker Efendi’nin, hocası nezdinde onu övüp takdir ettiği dahi nakledilmektedir.
Öte yandan onunla anlaşamayan Sâmî Efendi dahi, hüsn-i hattaki kudretini itiraf etmekten çekinmemiş, bir gün çırağı Hatib Ömer Vasfî Efendi ile birlikte Saraçhâne’deki cami’in önünden geçerken, kapı üzerindeki yazısını işaret ederek: “Herif ustadır. Hele şu yazıya bak. Sakın bir şeyine itiraz etme. O, senin gibi ikide bir yalayub yazanlardan değildir.” demiştir. "
  (Kaynak: ketebe.org )

Details
Lot: 100 » Hat

ALİ TOY (d.1960)

Makili- Küfi Hat ile "BESMELE" yazılı,imzalı, 2008 tarihli, 110x60 cm.

1960 senesinde Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde dünyaya geldi. Tavşanlı Tunçbilek Lisesi’nden mezun olduktan sonra eğitimine İstanbul Teknik Üniversitesi'nde devam etti. Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. Yüksek lisansını Yıldız Üniversitesi’nde Röleve-Restorasyon dalında tamamladı. Öğrencilik yıllarında hat sanatına ilgi duymaya başlayan Toy, 1985 senesinde Prof. Dr. Ali Alparslan ile tanışarak talik hat üzerine dersler aldı. Talik hattan 1988 senesinde icazet alan Toy, 1988-1992 yılları arasında rika, divâni ve celi divâni hatları çalıştı. Hocası Prof. Dr. Ali Alparslan ile olan beraberlikleri, hocanın vefatı olan 2006 senesine kadar devam eden Toy’un hat eğitimi tam 21 sene sürdü.

Ali Toy; talik, divâni, celi divâni ve rika hatlarından başka şikeste, küfi ve mağribi hatları da araştırarak bu hatların birkaçından karma tasarımlar yazdı. Her çeşit klasik hattı, modern hattı ve çizgiyi eserlerinde başarıyla kullanan Toy’un yazdığı modern hatlar, mimarlık ve klasik hat eğitiminin kesişmesi sonucu ortaya çıkan eserlerdir. Ayrıca klasik hat tasarımlarında ve yeni arayışlarda Toy’un mimarlığının etkisi büyüktür. Yurt içinde ve yurt dışında birçok sergiye katılan ve 28 şahsi sergi açan Toy, IRCICA’nın düzenlediği 4 ayrı yarışmadan 6 ödül aldı. Çalışmalarını İstanbul’daki atölyesinde sürdüren ve özellikle talik, divâni ve modern hat eserleriyle dikkat çeken Ali Toy, modern hatlarda mimari tasarım bilgisi ve temel geometrik çizgileri kullanmaktadır.

2017 yılında "Geleneksel sanatların yeni nesil sanatçılar eliyle tekrar fark edildiği bir dönemde, olgunluk çağında modern mimari ile hat sanatını aynı güzellikte buluşturmayı başarması, tasarımlarındaki kendine has yalın, etkili ve dengeli üslubuyla geleneksel hat sanatımıza bir bakıma yeniden can suyu vermesi" sebebiyle 'Geleneksel Sanatlar' dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verildi."

 

Details
previous
Go to Page: / 4
next