• Cancel
    Filter
Filter

17. Koleksiyonluk Resim ve Hat Müzayedesi

17. Online Müzayede'de yer alan tüm eserler kurumumuz güvencesinde olup, resim ekspertizleri Yüksek Ressam / Restoratör BAYRAM KARŞİT tarafından yapılmıştır.

17. Online Müzayede 13 MART PAZAR günü saat 20:00'dan itibaren CANLI olarak devam edecektir.  Her lotun ekranda kalma süresi 25 saniyedir. Lotlar sıra ile satışa çıkacak ve son 10 saniyede teklif gelmesi halinde her lot 20 saniye daha uzayacaktır.

Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra 10 (on) iş günüdür. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir.Aksi halde hukuki işlem başlatılır ve cezai şartlar uygulanır.

Sayın koleksiyoner ve sanatseverler, eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. İlgilendiğiniz eserler ile ilgili olarak +905321715331 numaralı telefondan bilgi alabilir, Hüsrev Gerede Caddesi no: 52/2 Teşvikiye'deki adresimizde eserleri yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.

Lot: 51 » Hat

MACİD AYRAL (1891-1961)

Sülüs ve Nesih Ayet-i Kerime. Ketebeli. 27x50 cm. "İnnehu min Suleymâne ve-innehu bismi(A)llâhi-rrahmâni-rrahîm". «Mektup Süleyman'dandır, rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla (başlamakta) dır. (Neml /30) Hicri 1360 /M.1941 tarihli.

"Türk hat san‘atının büyük bir buhran yaşadığı geçtiğimiz yüzyılın en ma’rûf hattatlarından biri olan Mâcid Ayral, hüsn-i hattaki kudreti ve imzasız yazıların kime ait olduğunu, tarihi ve dönemine kadar tefrîk edebilecek kadar derin hat bilgisi ile hattâtîn meyânında da bir hayli mu’teber olmuştu. Nitekim Bâb-ı Âlî Caddesi’ndeki yazıhânesi zamanın önde gelen hattatlarının biraraya gelerek, hüsn-i hat sohbetleri yaptıkları bir mahfil hâline gelmişti. 

1953 senesinde emekli olduktan sonra Ankara’dan İstanbul’a dönerek, Güzel San‘atlar Akademisi’nde ve Süheyl Ünver’in Topkapı Sarayı Müzesi’nde kurduğu nakkaşhanede talebeye hüsn-i hat dersleri vermiş olan Mâcid Ayral, yazı tarifindeki açıklığı ve meşk yazımındaki kabiliyeti ile tâlibân meyânında da bir hayli rağbet görmüştür. Hatta bu şöhreti sınırları dahi aşmış, Irak’dan aldığı davet üzerine gittiği Bağdat’daki mesâ’îsi esnâsında da bir hayli şâkird yetiştirmiştir."(Alıntı: İsmail Orman)

 

Details
Lot: 52 » Hat

SEYYİD HÜSEYİN EFENDİ (ö.1806)

Sülüs - Nesih Hilye-i Şerife. Ketebeli. 65 x 47 cm. ( Çerçeveli Ebat: 90 x 72 cm) *Nadiriyeti , orijinal minyatürlü tezyinatı ve yazı kalitesi itibarı ile koleksiyonluk bir eserdir.

Bugün Yunanistan sınırları içinde kalan Elbasan’daki Murâdiyye Cami’nin imâmı Seyyid Mehmed Medenî Efendi’nin oğlu olarak orada doğdu. İlk yazı derslerini babasından aldıktan sonra İstanbul’a giderek, Kâtib Mehmed Efendi’nin himâyesine girdi. Onun dâiresindeki tahsîli esnâsında meşâhir-i hattâtînden Eğrikapılı Mehmed Râsim Efendi’den sülüs ve nesih meşkine gayret gösterdiyse de, hocasının vefâtı üzerine icâzetini Taş Mektebli Mustafa Râkım Efendi’den aldı.

 

Eğitimini tekmîl eyledikten sonra vüzerâ ve ricâle kitâbet hizmetleri ile iştigâl eden Hüseyin Efendi, ömrünü taşrada tükettikten sonra vefât etmişse de, tarihi ve medfeni tesbit edilememiştir. Öte yandan Tercümân Gazetesi Kütüphânesi’nde bulunan H. 1203/M. 1788-1789 senesinde nesihle istinsâh ettiği Muhyiddîn Efendi’nin Vefeyât-ı Fâtıma adlı eserinden anlaşıldığı üzere bu senelerde hayatta idi.
Details
Lot: 53 » Hat

EMİN BARIN (1913-1987)

Divani Besmele. Ketebeli. 20 x 37 cm. "Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla".

Almanya’daki eğitimi esnâsında modern yazı teknik ve üslûpları üzerinde çalışmış olan Emin Barın, daha çok Latin harfleri ile oluşturulan modern kompozisyonlar ile diploma ve berât yazıları üzerine yoğunlaşmış idi. 1946 senesinde, tedâvüle çıkarılacak yeni madenî paraların yazıları, 1953 yılında tamamladığı Anıtkabir yazıları ile 1955’te yazdığı Yunus Emre’nin mezarındaki yazıları sanatının en olgun örnekleridir.

Öte yandan bir mimar arkadaşının ricâsı üzerine yazdığı kûfî besmele ile hocası Kâmil Akdik’e verdiği sözü yirmibeş yıl sonra yerine getirerek Osmanlı hat sanatında da eser vermeğe başlayan Emin Barın özellikle dîvânî ve kûfî yazıları üzerine yoğunlaşmış, Almanya’da aldığı grafik eğitimini Arap harflerine uygulayıp gelenek ile modernite arasında köprü kuran yeni ve çağdaş kompozisyonlar üretmiştir.

İstanbul’un 500. Fetih Yıldönümü kutlamaları kapsamında bazı kitâbeler hazırladığı gibi, Fâtih Dîvânı’nın basım çalışmalarına da iştirâk eden Emin Barın, Fatih Dîvânı için hazırladığı cildi ile 1958 senesindeki Brüksel Fuarı’nda birincilik ödülü aldığı gibi, bu cildi hazırladığı Akademi bünyesindeki cilt atölyesinde Türk cilt san‘atının canlandırılmasına hizmet etti.

Cild sanatı üzerine ulusal ve uluslararası bazı konferanslarda tebliğler veren Emin Barın, 1978’de Akademi’de, ertesi sene Ankara’daki İş Sanat Galerisi’nde ce 1983’te İstanbul’daki Garanti Bankası Galerisi’nde kişisel sergiler açtı. Yurtdışında da Malezya, Paris ve Almanya’da hat sergileri düzenledi. 

Details
Lot: 56 » Hat

HAMİD AYTAÇ (1891-1982)

"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!" (Hud/112). 32 x 52 cm. Celi Sülüs İstif. Ketebeli. H.1390 /M.1970 tarihli. Tezhib: Dündar Tahsin AYKUTALP (1926-2013), imzalı. Çerçeveli : 52 x 72 cm. *Yazı kalitesi, tezyinatı ve nadiriyeti ile müzelik bir eserdir.

.. O, öyle mütevazı bir odada şâheserler yaratan bir dâhi san’atkârdı. Herşeyden alâkāsını kesmiş, yalnızca san’atına eğilmişdi. Kazâ rüzgarı kendisini Diyarbakır’dan, İstanbul’da yaşayan ünlüler arasına atmışdı. Önce üniversitede okumak istediyse de, geçim derdi geçit vemedi. Fakat onda öyle bir cevher vardı ki, Tanrı onun zihninde öyle bir kapı açdı ki, Diyarbakır’da öğrendiği yazı bilgisi geride kaldı. Zamanının en büyük ustalarıyla tanışdı ve sıcak, muntazam yazı dersi almadan onların arasına katıldı. Tanrı, onu bu iş için hazırlamışdı. Hâmid Bey kısa zamanda dev hattatlarla aynı va’dide yürümeye başladı. Bağdat’dan sonra İslâm yazısının merkezi olan İstanbul’da, seçkin bir makāma erdi ... 

O dünyayı yazılarıyla doldurdu desem, hata etmiş olmam. 1982’ye kadar yetişdirdikleri, bugün Türkiye’nin usta san’atkârları arasında olmakla birlikde, milletlerarası müsâbakālarda da birinciliklerini muhâfaza etmekdedirler. Öyle zannediyorum ki Allah, Hâmid Aytaç’a bu uzun ömrü, yazının Türkler’in elinde kalmasını temenni için vermişdir. Nitekim, “Kur’an Mekke’de doğdu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı!” denmişdir. Ne garib tecellidir ki, aklâm-ı sitte yazılarının şahrâhını, hamd sözüyle Hamdullah açdı. Hâmid de, hamd ederek o büyüklerin yolunu sona erdirdi. Yirmi sene onu unutmayanlarda ve takib edenlerde. O ışıklı yolda yürüyenlere alkışlar. Nûr içinde yat, mekânın cennet olsun...

Prof. Dr. Ali Alparslan, Hattat Hâmid Aytaç Kitabı, s.87-89 

Details
Lot: 57 » Hat

HAMİD AYTAÇ (1891-1982)

"Celi Sülüs İstif." Hicri 1384 / M.1964 tarihli. 48 x 48 . "Allah en hayırlı koruyucudur ve O, merhametlilerin en merhametlisidir"(Yusuf/64). Ketebeli. Dönemine ait Yücel Güner imzalı tezhibiyle. *Yazı kalitesi, kondüsyonu ve istifi ile müzelik bir eserdir. Çerçeveli Ebat: 70x70 cm.

.. O, öyle mütevazı bir odada şâheserler yaratan bir dâhi san’atkârdı. Herşeyden alâkāsını kesmiş, yalnızca san’atına eğilmişdi. Kazâ rüzgarı kendisini Diyarbakır’dan, İstanbul’da yaşayan ünlüler arasına atmışdı. Önce üniversitede okumak istediyse de, geçim derdi geçit vemedi. Fakat onda öyle bir cevher vardı ki, Tanrı onun zihninde öyle bir kapı açdı ki, Diyarbakır’da öğrendiği yazı bilgisi geride kaldı. Zamanının en büyük ustalarıyla tanışdı ve sıcak, muntazam yazı dersi almadan onların arasına katıldı. Tanrı, onu bu iş için hazırlamışdı. Hâmid Bey kısa zamanda dev hattatlarla aynı va’dide yürümeye başladı. Bağdat’dan sonra İslâm yazısının merkezi olan İstanbul’da, seçkin bir makāma erdi ... 

O dünyayı yazılarıyla doldurdu desem, hata etmiş olmam. 1982’ye kadar yetişdirdikleri, bugün Türkiye’nin usta san’atkârları arasında olmakla birlikde, milletlerarası müsâbakālarda da birinciliklerini muhâfaza etmekdedirler. Öyle zannediyorum ki Allah, Hâmid Aytaç’a bu uzun ömrü, yazının Türkler’in elinde kalmasını temenni için vermişdir. Nitekim, “Kur’an Mekke’de doğdu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı!” denmişdir. Ne garib tecellidir ki, aklâm-ı sitte yazılarının şahrâhını, hamd sözüyle Hamdullah açdı. Hâmid de, hamd ederek o büyüklerin yolunu sona erdirdi. Yirmi sene onu unutmayanlarda ve takib edenlerde. O ışıklı yolda yürüyenlere alkışlar. Nûr içinde yat, mekânın cennet olsun..

Prof. Dr. Ali Alparslan, Hattat Hâmid Aytaç Kitabı, s.87-89 

Details
Lot: 58 » Hat

MUSTAFA RAKIM (1757-1826) ZERENDUD LEVHA

Celi Sülüs Zerendud Levha. "Allah'tan başka ilah yoktur. O Rabbim ve Alemlerin Rabbidir. Muhammed (sav) O'nun peygamberidir.". Ketebeli. 50x58 cm (Çerçeveli Ebat: 75x83 cm). *Levhada yazının eski dönem sahibi olduğu düşünülen "Ahmed oğlu Seyyid Hüseyin Hüsnü" ibareli mühür bulunmaktadır.

Mehmed Kapudân’ın oğlu olarak H. 1171/M. 1758’de Ünye’de doğdu. Küçük yaşta İstanbul’a bulunan ağabeyi İsmâ‘il Zühdî Efendi’nin yanına gönderildi. Burada tahsiline devam ederken hıfzını ikmâl ile hâfız oldu. Bir yandan da ağabeyinden ve Derviş Alî Efendi’den sülüs ve nesih meşkediyordu. Nihâyet H. 1183/M. 1769 yılında, henüz 12 yaşında olduğu halde ağabeyinden icâzet aldı.

Kısa zamanda hüsn-i hattın her nev’inde, bilhassa celî sülüste ve ressamlıkta mahâret kazanan Mustafa Râkım Efendi, Reisü’l-küttâb Râtib Efendi ile tanıştıktan sonra evlad-ı küberâya yazı talim etmeye başladı. Reisü’l-küttâb Râşid Efendi’nin, yapmış olduğu bir resmi Sultan 3. Selîm’e takdim etmesi üzerine, tasvir-i hümâyunu yapmakla görevlendirildi. Bu resmin beğenilmesi ile 1224 senesi Zi’l-hicce’sinde müderrislik rü’ûsu ile verilen Râkım Efendi, bu tarihten sonraki yazılarında “Râkımü’l-müderris” imzasını kullanmaya başladı.

Ayrıca sikke-i hümâyûn ressamlığına ve tuğray-ı hümâyûnun tanzîmine memur edildi. Hüsn-i hat muallimi olduğu Şehzâde Mahmud ile olan muhabbeti, saltanâtı süresince devam etti. Bu sâyede ilmiye kademesinde hızla ilerleyerek 1229 Cumade’l-âhire’sinde(1814) Edirne Pâyesi’ni, H. 1231/M. 1816 senesinde de Mekke Pâyesi’ni elde etti.  H. 1233/M. 1818’de İstanbul Mollası olup H. 1235/M. 1820’de Anadolu Kazaskerliği pâyesini elde eden Mustafa Râkım Efendi, H. 1238/M. 1822-1823’te bilfiil Anadolu Kazaskeri olduğunda, muhiblerinden Keçecizâde İzzet Molla şu tarihi düşmüştür:

Eyledi târîhi nasbin nâme-i İzzet rakām

Anadolu câhına Râkım Efendi verdi şân

Bu görevde olduğu esnâda Nusretiye Cami’nin yazıları yazmaya memur edildi. Bu işle meşgul olduğu sırada felç geçirdi. İki sene bu halde yaşadıktan sonra H. 1241 senesi Şa’bân’ında (Mart-1826) vefât etti. Vasiyeti üzere Karagümrük’te, daha sonra eşi Emîne Hanım tarafından inşâ ettirilecek olan türbe ve medresenin arsasına defnedildi. Türbesinin dışındaki celî sülüs kitâbede kendi imzası bulunmaktaysa da, bu kitâbeyi vefâtından sonra şâkirdi Hâşim Efendi’nin yazdığı ve üstâdına olan saygısından, onun ketebesini koyduğu mervîdir.    

Details
Lot: 59 » Hat

MUSTAFA HALİM ÖZYAZICI (1898-1964)

"Allah Celle Celaluhu". Sülüs Levha. Ketebeli.33x29 cm. Hicri 1370/M.1950 tarihli. Tezhib: Zehra Akbulut ,imzalı,1957 tarihli. *Sanat kalitesi, nadiriyeti ve kondüsyonu itibariyle müzelik bir eserdir.

"Biz yazılarına hayranlıkla seyrederken sık sık tekrarladığı bir söz vardı: “Ufak tefek, kara kuru gördün de, beni Karamürsel sepeti mi sandın?”

Hakîkāten öyleydi. Hâline tavrına baksanız ummazdınız. Maddî refâhı çok yerinde olduğu hâlde yiyemezdi, giyemezdi. Yanlızlığın verdiği bir derbederlik içerisindeydi. Bu muydu o “âyetü’n-min-âyetillah” sanatkâr. Ancak yazarken görünce onu Karamürsel sepeti değil, hüsnühat bağından derlenmiş en nâdîde meyvelerle dolu bir hüner sepeti olduğunu anlardınız...

Hüsnühattın her nev’ini sür’atle ve suhûletle yazardı. ‘Kamış kalem’ denilen o nârin güzel, merhûmun ma’rifet dolu parmaklarına râm olmuşdu. Hele celî yazıda böyle sür’ate mâlik bir hattat, “celînin alemdârı Mustafa Râkım da dâhil görülmemişdir!” dersek, mübâlağa sayılmaz. Kubbe yazılarında, kendi boyundan uzun elifleri, lâmları rahatlıkla çekerken onu seyretmek bir zevkdi. Kubbe ve kuşak yazısı olarak en çok eser vermiş hattatımız Hâlim Hoca’dır. Bir sûreyi, verilen ölçüye göre, sıkışıklık yapmadan istif etmek ve istediği yerde bitirmek, ona mahsus ilâhî bir mevhîbedir. Müsveddesi yokdu. Zihninde tefekkür istifi yapar, onu kömür kalemi ile kâğıda öylece istif eder ve celî kalemini alıp hemen yazmağa başlardı.

Ahârlı kâğıda mürekkeple yazdıklarını tashih etmesi de bir ömürdü. İstiflerin arasını dili veya parmağı ile temizlemesine, doğrusu şaşardık. Bu sebeple eski eserleri de aslına uygun bir şekilde tamir eder, tamamlardı."

Details
Lot: 67 » Resim

HÜSEYİN BİLİŞİK (1923-2004)

"Anadolu'dan". İmzalı. Tuval üzeri akrilik. 1988 tarihli. 86 x 76 cm.

"Neyim varsa resimlerimdedir. Neler katmak istediysem yaşama, neler aldıysam yaşamdan , hazlar, tadlar, sevgiler hepsi resimlerimdedir. Yaşam sevinci , onuru, sorumluluğu, var olma bilinci, hepsi hepsi resimlerimdedir. Çabalarım, mutluluklarım, direncim...İnsan olma onurum..Hepsi resimlerimdedir." -Hüseyin Bilişik-

1943 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde Sabri Berkel atölyesinden mezun olan sanatçı, öğrencilik yıllarında Nurullah Berk, Cemal Tollu ve Leopold Lévy ile de çalıştı. İlk figüratif çalışmalarının ardından, bir süre soyut ve lekeci denemelere giriştiyse de, 1970’li yıllardan itibaren yine figüratif resimde karar kılmıştır. Eserlerinde yerel motifler ve renkler kullanmaya özen göstermiştir. İçerik ve biçim bakımından tutarlılık gösteren eserlerinde en çok işlediği konular; Anadolu insanı, yaşamı, göç ve çiftçilik gibi yerel temalardır. 1980’li yıllara kadar gerçekleştirdiği eserlerinde bozkır teması ve renkleri egemendir. Bu dönemden sonra ise, daha canlı ve coşkulu renkler kullandığı görülür. Sanatçı, yöre peyzajının özelliklerinden hareket etmekle birlikte, bu peyzajı resim yüzeyi üzerinde parçalara ayırarak çoğul görüntü imajını güçlendirici bir yönde değerlendirir. Kırsal kesimden görüntülerin haricinde, figürün öne çıkmadığı manzaralar da gerçekleştirmiştir. Geniş, yumuşak renk lekeleriyle çalışan ressam, yapıtlarında figürü soyutlamacı bir anlayışla yorumlamıştır

Details
Lot: 68 » Resim

HÜSEYİN BİLİŞİK (1923-2004)

"Figüratif Kompozisyon". İmzalı. Tuval üzeri akrilik. 42 x 47 cm.

"Neyim varsa resimlerimdedir. Neler katmak istediysem yaşama, neler aldıysam yaşamdan , hazlar, tadlar, sevgiler hepsi resimlerimdedir. Yaşam sevinci , onuru, sorumluluğu, var olma bilinci, hepsi hepsi resimlerimdedir. Çabalarım, mutluluklarım, direncim...İnsan olma onurum..Hepsi resimlerimdedir." -Hüseyin Bilişik-

1943 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde Sabri Berkel atölyesinden mezun olan sanatçı, öğrencilik yıllarında Nurullah Berk, Cemal Tollu ve Leopold Lévy ile de çalıştı. İlk figüratif çalışmalarının ardından, bir süre soyut ve lekeci denemelere giriştiyse de, 1970’li yıllardan itibaren yine figüratif resimde karar kılmıştır. Eserlerinde yerel motifler ve renkler kullanmaya özen göstermiştir. İçerik ve biçim bakımından tutarlılık gösteren eserlerinde en çok işlediği konular; Anadolu insanı, yaşamı, göç ve çiftçilik gibi yerel temalardır. 1980’li yıllara kadar gerçekleştirdiği eserlerinde bozkır teması ve renkleri egemendir. Bu dönemden sonra ise, daha canlı ve coşkulu renkler kullandığı görülür. Sanatçı, yöre peyzajının özelliklerinden hareket etmekle birlikte, bu peyzajı resim yüzeyi üzerinde parçalara ayırarak çoğul görüntü imajını güçlendirici bir yönde değerlendirir. Kırsal kesimden görüntülerin haricinde, figürün öne çıkmadığı manzaralar da gerçekleştirmiştir. Geniş, yumuşak renk lekeleriyle çalışan ressam, yapıtlarında figürü soyutlamacı bir anlayışla yorumlamıştır

Details
Lot: 69 » Resim

HÜSEYİN BİLİŞİK (1923-2004)

"Anadolu'dan". İmzalı. Tuval üzeri akrilik. 1989 tarihli. 80 x 80 cm.

"Neyim varsa resimlerimdedir. Neler katmak istediysem yaşama, neler aldıysam yaşamdan , hazlar, tadlar, sevgiler hepsi resimlerimdedir. Yaşam sevinci , onuru, sorumluluğu, var olma bilinci, hepsi hepsi resimlerimdedir. Çabalarım, mutluluklarım, direncim...İnsan olma onurum..Hepsi resimlerimdedir." -Hüseyin Bilişik-

1943 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde Sabri Berkel atölyesinden mezun olan sanatçı, öğrencilik yıllarında Nurullah Berk, Cemal Tollu ve Leopold Lévy ile de çalıştı. İlk figüratif çalışmalarının ardından, bir süre soyut ve lekeci denemelere giriştiyse de, 1970’li yıllardan itibaren yine figüratif resimde karar kılmıştır. Eserlerinde yerel motifler ve renkler kullanmaya özen göstermiştir. İçerik ve biçim bakımından tutarlılık gösteren eserlerinde en çok işlediği konular; Anadolu insanı, yaşamı, göç ve çiftçilik gibi yerel temalardır. 1980’li yıllara kadar gerçekleştirdiği eserlerinde bozkır teması ve renkleri egemendir. Bu dönemden sonra ise, daha canlı ve coşkulu renkler kullandığı görülür. Sanatçı, yöre peyzajının özelliklerinden hareket etmekle birlikte, bu peyzajı resim yüzeyi üzerinde parçalara ayırarak çoğul görüntü imajını güçlendirici bir yönde değerlendirir. Kırsal kesimden görüntülerin haricinde, figürün öne çıkmadığı manzaralar da gerçekleştirmiştir. Geniş, yumuşak renk lekeleriyle çalışan ressam, yapıtlarında figürü soyutlamacı bir anlayışla yorumlamıştır

Details
Lot: 75 » Resim

KAYIHAN KESKİNOK (1923-2015)

"Düğün Alayı". İmzalı. Tuval üzeri yağlıboya, 1985 tarihli. 40 x 50 cm. *Kompozisyon zenginliği, dönemi ve sanat kalitesi ile koleksiyonluk bir eserdir.

"Kayıhan Keskinok, 1945-1950 arasında Cezanne’ı anımsatan renk geçişleri kullanmış, düzenlemelerine figürü 1946’da katmıştır. Kısa süreli figürsüz soyut resim arayışları sayılmaz ise, ellili yıllar sanatçının geri dönmeksizin çok figürlü resimlere yöneldiği yıllardır. Sanatçı 1970’lerin sonundan başlayarak figürün yer aldığı mekanı soyutlama deneylerine girmiş, resimlerine masalsı öğeleri sokmuştur. 1980’lerde resimlerinde zaman kavramını irdelemiş, imgelerin üstüste bindirilmesi tekniğini geliştirmiştir.

Kayıhan Keskinok’un figürlü ya da figürsüz bütün resimlerde sürekli bir hareket göze çarpar. Sanatçının olgunluk döneminde konulardaki hareketin, desen ve renklerdeki hareketle tamamlanması arayışı gözlenir. Hareket aynı zamanda gerçek ile düşsel dünya arasındaki gidiş gelişler ile tamamlanır. Keskinok’un resimleri, doğadaki ve toplumdaki hareket öğeleri ile resmin kendi hareket olanaklarının bireşimini yakalamaya çalışır.

Sanatçının gençlik döneminde, harekete izin veren bol figürü zorunlu kılan konuları yeğlemesi daha sonraki yıllarda hareketi en kısıtlayıcı konularda bile resimsel hareketi yaratan teknikler geliştirebilmesine zemin hazırlamıştır. Kayıhan Keskinok’un resimlerinde hareketi öne çıkaran konular, sanatçının resimsel hareket olanaklarını ve tekniklerini geliştirebilmesine imkan sağlamış, bu yolda yetkinleşmesi en zor konuların üzerine cesaretle gidebilmesinin yolunu açmıştır. Resimde hareket olanakları yaratan tekniği, sanatçının her konuyu, tarihsel bir gelişme olarak, ikilemleri, gerilimleri ve çelişkileri içinde ele alabilmesine imkan sağlamıştır. Sanatçı üzerinde çalıştığı konularda insana özgü yaşam sevincini yakalamaya çalışmıştır durmaksızın; resimlerinde iyiye ve güzele yönelmeyi bir felsefi tutum olarak benimsemiştir.

Keskinok’un konularındaki çeşitlenme ve zenginleşme, resimlerindeki mekan anlayışında da farklı ele alışlar ile başbaşa ilerlemiştir. Zamanla bol figürlü resimlerindeki hareketi yer çekimsiz bir ortama taşımıştır. Resimlerindeki figürler birbirleriyle bağıntılarını yitirmeksizin sanki topluca hareket ediyor izlenimi vermektedir; figürler yer çekiminden koparak uzayda hareket ederler. Resimde varılan bu çözüm, düşsel ve fantastik konuların ele alınmasına izin vermiştir resimlerinde. Hareket halindeki kadın bedenleri, atların ve erkeklerin, kadın bedeniyle, zariflikleriyle karşıtlık oluşturan yabanıl tavırları sanatçının vurguladığı resimsel öğelerdir.

Sanatçı tek figürlü ya da çok figürlü olsun bütün resimlerini görsel belleğinin yardımıyla, herhangi bir canlı, ya da modele başvurmadan gerçekleştirmiştir. Kendi anlatımıyla “görsel bellekten çalışabilmek için en başta, o hareketi yaşamanız gerekir”. Kayıhan Keskinok tüm eserlerinde ele aldığı konularda yaşadığı hareketlerden yararlanmıştır. Sanatçı olarak en büyük zenginliği de bu deneyime dayanıyor." (Hüseyin Bedri yazısından alıntıdır)

Details
Lot: 83 » Resim

SABRİ BERKEL (1907-1993)

"Soyut Kompozisyon". İmzalı. 25 x 30 cm. Mukavva üzeri akrilik. *Yüksek Ressam / Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

* Eserin 15 x 17,5 cm ebatlarındaki bir benzeri ARTİST yayınları "Sabri Berkel" kataloğunda 206.sayfada yayınlanmıştır."

Details
Lot: 88 » Resim

FRANÇOIS LEON PRIEUR-BARDIN (1870-1939)

"İstanbul". İmzalı. 1896 tarihli. Tuval üzeri yağlıboya. 33 x 55 cm. Orijinal çerçevesiyle. (Çerçeveli Ebat: 50 x 72 cm) *Yüksek Ressam / Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

Sanatçının Türkiye Müzayedelerindeki Satış Rekorları:

  1. 01.06.2008 / 496.867 USD çekiç fiyat
  2. 05.06.2010 / 487.421 USD çekiç fiyat
  3. 16.05.2009 / 361.290 USD çekiç fiyat
Details
Lot: 89 » Resim

LOUIS FRANÇOIS-CASSAS (1756-1827)

"İstanbul". 52 x 77 cm. Kağıt üzeri karışık teknik. *Ünlü Fransız ressam , mimar, arkeolog , heykeltraş Cassas'ın muhtemelen 18.yüzyıl sonlarında İstanbul'a geldiği dönemde yaptığı önemli koleksiyonluk eserlerindendir.

Château d'Azay-le-Ferron'un sahibi Marquis Louis-François de Gallifet'in vaftiz oğlu olan Cassas, sanatsal eğitimini eklektik tarzda almıştır. Roma'ya gitmeden önce Tours ve Paris'te eğitim görmüştür. Öğretmenleri arasında Neo-klasik ressam Jacques-Louis David'in (1748-1825), Joseph-Marie Vien (1716-1809), Louis Jean François Lagrenée (1739-1821) ve Rokoko tarza resim yapan Jean-Baptiste Le Prince (1734-1781) yer alıyordu. Cassas 1778'de Roma, Venedik, Napoli ve Sicilya'ya giderek gençliğinin ilk yıllarını antik anıtlar üzerinde çalışarak geçirmiştir. 1782'de "une socialete d'amateurs des beaux arts" komisyonu, Doğu Adriyatik'in kıyısındaki antik eserlerin çizimlerini yapması için onu İstirya ve Güney Dalmaçya'ya götürmüştür. Bu çizimler daha sonra gravür olarak üretilmiş ve 1802'de Paris'te yayınlanan 2 ciltlik Voyage pittoresque et historique de l'Istrie et de la Damatie adlı kitabın 69 sayfasında bakır levha olarak yeniden yayınlamıştır. Orijinal suluboyalar Londra'daki Victoria ve Albert Müzesi'nde sergilenmektedir.

Cassas, 1784'ten 1786'ya kadar Fransız büyükelçiliğinde yaşamış ve çalışmıştır. 1784'te İstanbul’daki görevinde Fransa'nın Osmanlı Büyükelçisi Kont Choiseul-Gouffier'e eşlik etmiştir. Onun tarafından görevlendirilen Cassas, Büyükelçinin 1809'da yayınlanan Voyage pittoresque de la Grèce'nin ikinci cildi için çizimler yapmak üzere 1784'ten 1787'ye bölgeyi gezmiştir. Ekim-Aralık 1785 tarihleri arasında Mısır'ı ziyaret etmiş ve İskenderiye'deki antik eserleri, Giza piramitlerini ve Kahire'deki camileri resmetmiştir.Kısa bir süre sonra Palmira'da, Suriye çöllerinde ve Kutsal Topraklarda ve Lübnan'daki Baalbek'in resimlerini yapmıştır. Filistin, Kıbrıs ve Anadolu'yu da resmetmiş, daha önce hiç kaydedilmemiş eski Orta Doğu bölgelerini çizmiştir.

Aynı zamanda bir mimar olan Cassas, pek çok ülke ve dönemden, hemen hemen her tarzda 745 mimari modelden oluşan geniş bir koleksiyon oluşturmak için uzun yıllar uğraştı. 1806'da birçok yerin kalıntı ve gravürlerini birlikte sergiledi. Daha sonra bu eserlerin bir kısmını halkın genel kullanımı için imparatorluk hükûmetine bağışladı. İlk önce Palais de l'Institut'ta sergilenen eserler daha sonra Paris'in École des Beaux-Arts'a taşındı. Mimari ve arkeolojik çizim ve eskizlerinin yanı sıra çok sayıda kostüm çalışması, manzara, günlük yaşam, bitki ve hayvan resimleri çizdi. Ayrıca, 1804 ve 1814 yılları arasında Académie Royale'in desteklediği periyodik sanat sergisi "Salons" da Picturesque views of the Principal Sites and Monuments of Greece, of Sicily, and of the Seven Hills of Rome adlı eseri sergilendi.

Details
Lot: 93 » Resim

GERMAIN FABIUS BREST (1823-1900)

"Bebek". İmzalı. Ahşap üzeri yağlıboya. 20 x 32 cm . Orijinal çerçeveli. (Çerçeveli Ebat: 40 x 52 cm)*Yüksek Ressam / Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

"Marsilya’da Emile Loubon ve Paris’te Constant Troyon ile çalıştı. Loubon’un tavsiyesi üzerine Filistin’e gitti ve bir çok eserle döndü. 1855-1859 arası İstanbul’da çalıştı. Özellikle doğu mimarisi temel ilham kaynağı oldu.

Her iki hocası da manzara türündeki ustalıklarıyla tanınan Brest’in sanat yaşamında Émile Loubon’un ayrıcalıklı bir yeri vardır. Loubon’un Paris’teki eğitimi sırasında Barbizon Okulu sanatçılarıyla kurduğu ilişkiler onun manzara anlayışını etkilemiş, dış mekânlarda yaptığı doğa gözlemlerine dayalı çalışmalar, atölyede kurgulanmış yapay doğa tasvirlerinin yerini almıştır.

1845 yılında Marsilya’ya dönen sanatçı Güzel Sanatlar Okulu’ndaki eğitiminde bu yeni anlayışı temel almıştır. Kentin sanat yaşamının hareketlenmesine büyük katkısı olan Loubon, Marsilya Salonu’nu kurmuştur.

Burada Camille Corot (1796-1875), Rousseau (1812-1867), Harpignies (1819-1916), Millet (1814-1875) gibi ressam arkadaşlarının ve Parisli oryantalist ustaların eserlerinin öğrencilerinin çalışmalarıyla birlikte sergilenmesini sağlamış; bir Marsilya Manzara Okulu’nun oluşmasına katkıda bulunmuştur.

Fransa’nın çeşitli devlet müzelerinde eserleri bulunan sanatçının Topkapı Sarayı Müzesi’nde ve pek çok özel koleksiyonda tabloları yer almaktadır. Brest özellikle 1980 sonrasında Türkiye’de oluşturulan özel oryantalist resim koleksiyonlarının aranılan ve sevilen ressamı olmuştur. İstanbul’un günümüzde tamamen kaybolmuş pitoresk köşelerini nostaljik bir özlemle onun resimlerinde yeniden bulmak mümkündür."

Sanatçının Dünya Müzayedelerinde Satılan Bazı Eserleri:

1) Christie's / 26-10-2005 / Le Beiram: cérémonie de baise-main à Constantinople (c.1864-1865) / 598.400 Dolar

2) Antik A.Ş / 06.05.2007 / Boğaziçi'nde Balıkçılar / 450.000 Dolar

3) SALLE ROSSINI / 24-7-2008 /Vue animée du Bosphore /  270.000 EURO

4) DROUOT-RICHELIEU  / 2-12-2011 / Le Khan de la sultane Validé à Constantinople (1861)/  230.000 Euro

5) SOTHEBY'S / 8.4.2014 / Boğaziçinde Balıkçılar ( 50x75 cm ) / 162.500 Euro

6) ANTİK A.Ş / 12.12.2004 / İstanbul Sokağı ( 30x50 cm) / 145.000 Dolar

Details
Lot: 94 » Resim

HASAN VECİH BEREKETOĞLU (1895-1971)

"Kanlıca'dan". İmzalı. 33 x 41 cm. Duralit üzeri yağlıboya. * Sanat kalitesi, kondüsyonu ve konusu itibarı ile müzelik bir eserdir.

"Türk İzlenimcileri olarak tanınan 1914 Kuşağı ressamlarındandır. İstanbul’da Hukuk Fakültesi’nde öğrenim gören sanatçı, resim sanatına olan ilgisi sonucu Galatasaray Sergileri’ne de eser vermeye başlamış ve bu sergilerde Halil Paşa’nın ilgisini çekerek ilk resim derslerini 1916- 1920 yılları arasında Halil Paşa’dan almıştır. 1922 yılında Paris’e giderek Julian Akademisi’ne devam etmiştir. İstanbul’a döndükten sonra bir süre Halkevleri Güzel Sanatlar Bölümü başkanlığı görevini yürüten Bereketoğlu, eşinin 1943 yılındaki ölümünden sonra Ankara’ya yerleşerek 1943-1950 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Dairesi müdürlüğü yapmıştır. 1950 yılında tekrar İstanbul’a dönen sanatçı, burada 1968 yılına kadar Güzel Sanatlar Birliği yöneticisi olarak çalışmıştır.

Yapıtlarında diğer 1914 Kuşağı sanatçılarına nazaran daha soluk renkleri tercih etmiş, özellikle bej ve gri tonlarını sıklıkla kullanmıştır. İlk sergisini 1922 yılında Rodos’ta açan ressam, daha sonra Ankara ve İstanbul’daki çok sayıda karma sergiye katılmıştır. O günkü adıyla Türk Ressamlar Cemiyeti’nin Galatasaray’da ve Ankara’da açtığı sergilere en çok eserle katılan sanatçı Bereketoğlu olmuştur. Sanatçının evinin bulunduğu Caddebostan Yıldız Sokağı’nın ismi ölümünden sonra H. V. Bereketoğlu olarak değiştirilmiştir."

 

 
Details
Lot: 99 » Resim

TURGUT ATALAY (1918-2004)

"Peyzaj". İmzalı. 1996 tarihli. 50 x 40 cm. Tuval üzeri yağlıboya.

"1936-1945 arasında Nazmi Ziya, İbrahim Çallı ve Leopold Levy atölyelerinde sanat öğrenimi gördü. İki yıl R. Belling’in yanında heykel etütleri yaptı. 1940’da Yeniler (Liman Ressamları) Grubunun kuruluşuna katıldı. 1946’da Paris’te düzenlenen uluslararası bir sergiye (UNESCO) yapıtlarıyla girdi.

Aralıklı olarak dört yıl resim öğretmenliği yaptıktan sonra, tiyatro ve opera dekoratörü olarak uzun yıllar çalıştı. Ressam ve Heykeltıraşlar Derneği’nin yurt içinde ve dışında düzenlediği sergilere katıldı. 1964’te Akademi Sanat Ödülünü kazandı. Resimlerinde klasik etüt birikimlerinin oluşturucu etkileri egemendir. Figür kaynaklı sanat anlayışının sürdürücüleri arasında yer alır."

Details
Lot: 100 » Resim

TURGUT ATALAY (1918-2004)

"Kadın". İmzalı. 1984 tarihli. 70 x 60 cm. Tuval üzeri yağlıboya.

"1936-1945 arasında Nazmi Ziya, İbrahim Çallı ve Leopold Levy atölyelerinde sanat öğrenimi gördü. İki yıl R. Belling’in yanında heykel etütleri yaptı. 1940’da Yeniler (Liman Ressamları) Grubunun kuruluşuna katıldı. 1946’da Paris’te düzenlenen uluslararası bir sergiye (UNESCO) yapıtlarıyla girdi.

Aralıklı olarak dört yıl resim öğretmenliği yaptıktan sonra, tiyatro ve opera dekoratörü olarak uzun yıllar çalıştı. Ressam ve Heykeltıraşlar Derneği’nin yurt içinde ve dışında düzenlediği sergilere katıldı. 1964’te Akademi Sanat Ödülünü kazandı. Resimlerinde klasik etüt birikimlerinin oluşturucu etkileri egemendir. Figür kaynaklı sanat anlayışının sürdürücüleri arasında yer alır."

Details
previous
Go to Page: / 4
next